Sunday, January 26, 2014

Akademi, kriter, insan

Uğurcan Akyüz
Kıbrıs Postası, YAKINDAN SANAT köşe yazısı no:11
26 Ocak 2014, Pazar, Lefkoşa

Köşemdeki unvanımdan görüleceği üzere ben bir akademisyenim. Yazılarımı bir şekilde akademi ile ilintilendirmem de bundandır. Aynı zamanda işkoliğim de. YDU TV’de bir program ve bu gazete köşesi de çalışma alanıma ilişkin taşıdığım sorumluluklar nedeniyle doğdu.  Toplamında, makam ve unvan itibari ile kıyaslandığımda farklılıklar fazlasıyla kendini göstermekte. Benzer ya da alansal ayrışma ile -artık alçakgönüllülük göstermeden- birileriyle tartıya çıkmak da sorunum değil.  Tartı; eş-dost-akraba kriter birimleriyle çalıştığı için buralarda, pek çok sosyal içerikle birlikte kullanılan “…miş gibi” bir yaşam alanında değer üretmek, benim gibiler için “enayilik” olarak değerlendirilebilir. Ki o da değerlendirene iadem olur.

Beklentilerinizde ısrar etmek, durumu felakete dönüştürür; çünkü hayal kırıklıklarınız Alagadi sahillerinde bir metre karelik kum havuzundaki kum tanesinden daha çok olacaktır.  Hayal kırıklıklarınızın, en küçük bir önemi yoktur. Çünkü kimin nasıl üfürülmeye çalışıldığını izlediğinizde kimlerin nasıl üfürüldükleri sonucuna ulaşmanız kolaydır. O kimilerin “…miş gibi” koltukta mis gibi oturmak varken ikiyüzlülük yaftası boyunlarında sallanır olmuş ne fark eder.  Aynaya bakmazlar olur biter.  Ben baktığımda işimi ve hayallerimi görüyorum!

Akademiye dönelim, ama hangi toplumda? Yaşadığımız yüzyılda hala iktidarda kalabilmek adına; siyasi, ekonomik ve sosyal alanlarda sorunlarını başkalarına ihale etmişlerin kucağındaki akademiye dönebiliriz ancak. İdeal olan veya evrensel kriterlerle yürütülen eğitim sisteminin gerekliliğine inanıyor görünüp de “ama ne yapalım burası böyle” oportunizmi ile yaşayabilmeyi kendilerine yakıştıran bir kısım insanların toplandığı akademi, sözünü ettiğim. 

Sokağa inip durumu özetlersek; “…miş gibi” akademi, “…miş gibi” akademik değerler, mis gibi hayat.  Sokağın durumundan vaziyet çıkarınca sonuç bu. Pire için yorgan örneğini gigsi için tarlayı yakmaya devşirebiliriz!

O zaman ne yapmalı? Aferin sana çok iyisin, hatta kıyaslanamazsın, git balık tut Karpaz’da mi demeli kendime, yoksa veya hala teneke kupa mı bekleyelim usanmadan?  Evet, büyük harflerle yazmalı HANGİSİ ? 

Cevabın peşinde; sabahın bu ilk saatlerinde balkondan dışarıya doğru baktığımda Lefkoşa’nın üstünü sis kaplamış, çizgisi belirsiz ufka doğru yer yer binalar görünüyor ve antenler… Aslında romantik diye sınıflandırılabilecek bir manzara karşımdaki…  Romantik ve manzara kelimelerinin ardından hemen sanat geliyor insanın aklına “güzel” ile var olmaya başlayan, “şaheser”  ile de doruğa ulaşan sanat. O da bu toz dumanın arasında kimin umurunda: benim! Sanatın onlarca tanımı arasından, “duygu ve düşüncelerimizi olduğu kadar, değişik nesneleri de belli bir estetik anlayışa göre, farklı biçimlerde bir araya getirme ve sunma eylemidir” ifadesi oldukça işe yarar bir kriter görünümünde bu sabah. 

Soru şu: hangi insan, hangi kriter, hangi akademi?

No comments:

Post a Comment