Uğurcan Akyüz
Kıbrıs Postası, YAKINDAN SANAT köşe yazısı no:38
03 Ağustos 2014, Pazar, Lefkoşa
YAZININ KUPÜRÜ VE METNİ AŞAĞIDADIR!
Üniversite giriş sınavı; Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Üniversitelerine Lisans düzeyinde öğrenci alımı, yerleştirilmesi için yapılan; son yıllarda ayyuka çıkan pek çok şaibeye karşın ve hala en çok güvenilmek istenen sınavlardan biridir. Yıllardan beri sınav kalktı, kalkacak söylemleri arasında yapılan değişikliklerle nerede ise her yıl farklılaşan üniversiteye giriş yolunda ilerleyen öğrenci ve ailelerinden oluşan milyonlar, bu yıllık ve şimdilik nefes aldılar. En azından bir kısmı öyle. Çünkü, bir lisans programına yerleşenler, yaşamda “elenme” sürecinin başka bir boyutuna geçecekler. Yeni sorunlar gündemlerine gelecek. Ağırlıklı olarak programlarını bitirip mezun oluncaya kadar yaşayacakları ortak ya da benzer sorunlar: barınma, ulaşım, beslenme ve elbette çalışma ortamları eksenli sorunlar olacak… Bir de sanal ortamla bugünkü biçimi dünlerden çok farklı olan gönül ilişkileri…
Kıyaslama yapıldığında sınava giren sayısı ve kontenjan orantısı açısından bugünün gençleri şanslı elbette, üniversite sayısı ve açılmış lisans programları açısından da şans onlardan yana. Teknolojik donanım açısından ise, komik olacak belki ama bizim kuşak daktilodan bilgisayara geçen kuşaktı! İletişim araçlarını, hele de telefona ilişkin yaşadıklarımızı anlatmasam daha iyi olur…
Yaşadıklarımıza ilişkin üstesinden gelemediğimiz sosyolojik sıkıntılar önemli yer tutmaya hala daha devam ediyor hayatımızda… Ancak, kuşak olarak bizim gençler, “mağdur” ucuzlaşmasına kaçmadan, kendi şanslarını kendileri yaratan mücadeleci türden insanlardı… Birkaç yıldır üniversite yerleştirme sınavlarına giren çocuklar, işte onların çocukları…
Sevgili gençler; bu yıl için, önümüzde yapabileceğimiz ne kaldı? Sorudan cevap aradığımızda; ek kontenjanlar ile yerleşmek veya merkezi yerleştirme sınavında barajı geçip de, bazı lisans programlarının yetenek sınavlarını kazanmak!
Bu iki alternatiften ek kontenjanlar yakında ilan edilecektir. Aslında medyadan onları şimdiden izlemek mümkün. Çünkü, hangi programda ne kadar kontenjan açığı kalmış bilgisine çok rahatlıkla ulaşılabiliyor... İyi bir gözlem yapan, bu ikinci şansını o beklediği başarıya dönüştürebilir.
İkinci alternatif ise tam da benim koştuğum ve deneyimli olduğum yol! Çiçekli koridorlarında yürümüyorsunuz akademinin, ancak iyi kurgulanmış gelecek planlaması ve çalışmakla ilerleyebiliyorsunuz. Kimileri için anne-baba desteğini saymazsak, size kimse çiçek bahçesi de sunmuyor sonunda… Ancak yaşam biçimine dönüşmüşse seçtiğiniz meslek, başarılarınız yüzünüzü yine de güldürür. Mesleğinizi severseniz çalıştığınız süre boyunca yorulmazsınız… Nedir bu yüzünüzü güldürebilecek olan o meslekler, hangi programları tercih etmelisiniz? Bu soruların cevabı için profesyonellerden mutlaka destek alınmalıdır inancını taşımaktayım. Belki yararlı olabilir diye özet bilgi vermeye çalışırsam eğer:
KKTC’deki üniversitelerin en azından bir kısmında var olan Güzel Sanatlar ve/veya Tasarım Fakülteleri ile Sahne Sanatları Fakültelerinin tüm bölümleri; kimi üniversitelerde ise Eğitim, İletişim ve Mimarlık Fakültelerinin bazı bölümleri yetenek sınavıyla öğrenci alarak eğitim faaliyetlerini sürdürmektedirler.
Yazının bu kısmında; -affınıza sığınarak- ve ibreyi kendimden “yana” çevirerek bilgilendirmeye devam edeceğim: KKTC’deki Vakıf üniversiteleri içinde bu fakültelerin hemen hepsine sahip ender üniversitelerden biri kuşkusuz Yakın Doğu Üniversitesidir. Bir fakültenin dikey kuruluşunu tamamlayabilmesi için gerekli olan; Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora (evet Doktora) programlarına YÖK onayı almış KKTC’nın ilk ve tek Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi, işte bu üniversitenin çatısı altındadır. O nedenle YDÜ dedim. Lisans programında iki bölümü olan YDÜ GSTF’nin gelenekselden güç alarak çağın gereksinimlerini karşılayacak bir program sunan Grafik Tasarım bölümünde okumak da, mezun olmak da bir ayrıcalıktır diye düşünüyorum. Aynı Fakültenin Plastik Sanatlar Bölümü ise Resim, Heykel ve Seramik programları ile “geleceğin sanatçı adayları” için kurulmuş bir bölüm olduğunu henüz beşinci mezunlarını vermesine rağmen çoktan kanıtlamıştır.
YDÜ’nün çatısı altında, adında sanat geçen ikinci fakültesi olan Sahne Sanatları Fakültesinde ise Tiyatro ve Oyun Yazarlığı bölümleri mevcuttur. Bu bölümler de müfredatları ve güçlü kadrosuyla rüştünü ispat etmiş olup, yeni meraklılarını bekliyor.
Üniversiteye giriş, ya da öğrenci kabulü yöntemlerine göre, genellikle adında sanat ve/veya tasarım olan fakültelere; merkezi sistemle değil de yetenek sınavıyla öğrenci alınmakta olduğu bilinmektedir. Çünkü mevcut merkezi sınav yöntemi ile öğrenci adayının “yeteneğini” keşfetmek nerede ise imkansızdır. Sanat ve/veya tasarım fakültelerine bu hak o nedenle verilmiştir! Ancak ve yine de aynı mekanizma; disiplinler arası sorunlar oluşturabilecek yapılanmalara da müsaade etmektedir. Şöyle ki bazı fakülteler hem yetenek, hem de merkezi sistemle öğrenci almaktadır.
Örneğin; Fakültesine göre giriş yöntemi/sınavı değişiklik gösteren bir bölüm olan İç Mimarlık bölümleri. Yetenek sınavı ile öğrenci alan YDÜ’deki İç Mimarlık Bölümü, doğru bir yapılanma ile ve adından da anlaşılacağı üzere “Mimarlık” Fakültesinin bünyesindedir. Bu nedenle içeride ya da dışarıya yansıyan sorun görülmemektedir. Bünyesinde Mimarlık Bölümü ve Peyzaj Mimarlığı Bölümünü de bulunduran Mimarlık fakültesinden, kendileri için gerekli (yetkin kadro, donanım ve mekan vb. gibi) tüm desteği sağlamaktalar ki; son dönemlerde en çok tercih edilen bölümlerden biri olma özelliklerini elde edilen sonuçlar ile hak etmişlerdir.
İncelendiğinde; yukarıda bahsettiğim üzere, “disiplinler arası sorunlar oluşturabilecek” sözünün tanımının ve içeriğinin; üniversitesine, fakültesine, bölümüne, yöneticisine ve hatta hoca kadrosunun özgeçmişine göre değişiklik gösterdiği görülecektir! Bu yaklaşımla değerlendirmelerimin her hangi “bir” üniversite ya da “bir” bölüm hedefli olmadığını/olamayacağını belirtmek isterim!
Aşağıda bahsedeceğim iki bölüm hakkında daha sonra detaylı bir yazı yazma zarureti şimdiden oluşmuştur. Ancak, hemen şimdi özet bilgi geçmekte yarar görüyorum: Geleneksel olarak ve kuruluş gerekçeleri çerçevesinde “öğretmen yetiştiren” Eğitim Fakültelerinin bir kısmında Görsel Sanatlar Eğitimi bölümleri bulunabiliyor. Adı üzerinde Fizik, Kimya, Türkçe gibi eğitim bölümü, “sanat” değil, sanatın eğitimi bölümü! Derslerinin üçte ikisi teorik olan bir bölüm! Bu yıl için, maalesef yetenek sınavıyla öğrenci alan bu bölümlerin bazılarında sınavların çoktan yapıldığını biliyorum. Yapılmamış olanların kapısını çalmak lazım.
Kuruluşuna göre Güzel Sanatlar, Mimarlık veya İletişim Fakültelerinden birinde kendine yer bulmaya çalışan Görsel İletişim Tasarımı bölümü de onlardan biri. Ancak bu bölümün; yapılandığı fakülte; örneğin Güzel Sanatlar ise; sanat, tasarım, estetik “uygulamalı olarak” öğretilebilir. İletişim veya Mimarlık Fakültesi ise; görsel olarak “tasarlanmış iletişimin tartışıldığı” bir müfredatın yürütülmesi beklenir. O nedenle de derslerin beşte dördünün teorik içerikli olduğu bu bölüme aslında merkezi sistemle öğrenci alınmalıdır.
Hedefledikleri diplomanın hakkına göre eğitim almak isteyen öğrencilerin bu hakları “hybrid” bir mesleki kimliksizliğe dönüştürülmemelidir. Çünkü öğrenci de veli de biliyor ki; sanat ve/veya tasarım eğitimi en doğru, adında sanat ve/veya tasarım olan, yani ilgili fakültelerde yürütülür! Özetleyecek olursak; sanat ve/veya tasarımcı olmak isteyenler; sanat ve/veya tasarım fakültelerini, iletişimci olmak isteyenler iletişim fakültelerini, öğretmen olmak isteyenler de eğitim fakültelerini tercih etmelidir.
Bu bilgilerden sonra yeniden genele geçersek; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için Üniversite sınavında barajı geçmiş olmak ilk koşul. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti veya diğer ülkelerden KKTC üniversitelerinde yetenek sınavıyla öğrenci alacak bölümleri tercih edeceklerin ÖSYM’nin yaptığı sınava girme zorunlulukları yok. Bildiğim kadarı ile bu bölümler için yapılacak sınavlar burs sıralama sınavı niteliği taşıdığı için; adayların her üniversitenin veya fakültenin sınav tarihlerine dikkat etmesi gerekmektedir.
Sevgili gençler; yetenek sınavları ile öğrenci alan bölümler ve ek kontenjanlar, bu yıl için son şans kapınız olabilir. Bir de mesele hangi bölümün koridorunda yürüyeceğinizdir. Tavsiyem; kendi yolunuzda kararlılıkla, sağlam adımlarla geleceğinize koşmanızdır. Heyecanlarımız, kuşaklararası fark nedeniyle örtüşmese de, merak etmeyin çatışmıyordur diye düşünüyorum. Elbette her kuşak kendi sorununu yaşar. Tecrübeler onu gösteriyor ki, çözüm de yine sizdedir! Bizim kuşak öyle düşünüyor!
Sanat dolu bir gelecek, sizi de “diğerlerinden” farklı, hatta belirgin kılacaktır…
Dünyada barış olsun, kontenjanlar dolsun, sanat da olsun…
Kıbrıs Postası, YAKINDAN SANAT köşe yazısı no:38
03 Ağustos 2014, Pazar, Lefkoşa
YAZININ KUPÜRÜ VE METNİ AŞAĞIDADIR!
Üniversite giriş sınavı; Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Üniversitelerine Lisans düzeyinde öğrenci alımı, yerleştirilmesi için yapılan; son yıllarda ayyuka çıkan pek çok şaibeye karşın ve hala en çok güvenilmek istenen sınavlardan biridir. Yıllardan beri sınav kalktı, kalkacak söylemleri arasında yapılan değişikliklerle nerede ise her yıl farklılaşan üniversiteye giriş yolunda ilerleyen öğrenci ve ailelerinden oluşan milyonlar, bu yıllık ve şimdilik nefes aldılar. En azından bir kısmı öyle. Çünkü, bir lisans programına yerleşenler, yaşamda “elenme” sürecinin başka bir boyutuna geçecekler. Yeni sorunlar gündemlerine gelecek. Ağırlıklı olarak programlarını bitirip mezun oluncaya kadar yaşayacakları ortak ya da benzer sorunlar: barınma, ulaşım, beslenme ve elbette çalışma ortamları eksenli sorunlar olacak… Bir de sanal ortamla bugünkü biçimi dünlerden çok farklı olan gönül ilişkileri…
Kıyaslama yapıldığında sınava giren sayısı ve kontenjan orantısı açısından bugünün gençleri şanslı elbette, üniversite sayısı ve açılmış lisans programları açısından da şans onlardan yana. Teknolojik donanım açısından ise, komik olacak belki ama bizim kuşak daktilodan bilgisayara geçen kuşaktı! İletişim araçlarını, hele de telefona ilişkin yaşadıklarımızı anlatmasam daha iyi olur…
Yaşadıklarımıza ilişkin üstesinden gelemediğimiz sosyolojik sıkıntılar önemli yer tutmaya hala daha devam ediyor hayatımızda… Ancak, kuşak olarak bizim gençler, “mağdur” ucuzlaşmasına kaçmadan, kendi şanslarını kendileri yaratan mücadeleci türden insanlardı… Birkaç yıldır üniversite yerleştirme sınavlarına giren çocuklar, işte onların çocukları…
Sevgili gençler; bu yıl için, önümüzde yapabileceğimiz ne kaldı? Sorudan cevap aradığımızda; ek kontenjanlar ile yerleşmek veya merkezi yerleştirme sınavında barajı geçip de, bazı lisans programlarının yetenek sınavlarını kazanmak!
Bu iki alternatiften ek kontenjanlar yakında ilan edilecektir. Aslında medyadan onları şimdiden izlemek mümkün. Çünkü, hangi programda ne kadar kontenjan açığı kalmış bilgisine çok rahatlıkla ulaşılabiliyor... İyi bir gözlem yapan, bu ikinci şansını o beklediği başarıya dönüştürebilir.
İkinci alternatif ise tam da benim koştuğum ve deneyimli olduğum yol! Çiçekli koridorlarında yürümüyorsunuz akademinin, ancak iyi kurgulanmış gelecek planlaması ve çalışmakla ilerleyebiliyorsunuz. Kimileri için anne-baba desteğini saymazsak, size kimse çiçek bahçesi de sunmuyor sonunda… Ancak yaşam biçimine dönüşmüşse seçtiğiniz meslek, başarılarınız yüzünüzü yine de güldürür. Mesleğinizi severseniz çalıştığınız süre boyunca yorulmazsınız… Nedir bu yüzünüzü güldürebilecek olan o meslekler, hangi programları tercih etmelisiniz? Bu soruların cevabı için profesyonellerden mutlaka destek alınmalıdır inancını taşımaktayım. Belki yararlı olabilir diye özet bilgi vermeye çalışırsam eğer:
KKTC’deki üniversitelerin en azından bir kısmında var olan Güzel Sanatlar ve/veya Tasarım Fakülteleri ile Sahne Sanatları Fakültelerinin tüm bölümleri; kimi üniversitelerde ise Eğitim, İletişim ve Mimarlık Fakültelerinin bazı bölümleri yetenek sınavıyla öğrenci alarak eğitim faaliyetlerini sürdürmektedirler.
Yazının bu kısmında; -affınıza sığınarak- ve ibreyi kendimden “yana” çevirerek bilgilendirmeye devam edeceğim: KKTC’deki Vakıf üniversiteleri içinde bu fakültelerin hemen hepsine sahip ender üniversitelerden biri kuşkusuz Yakın Doğu Üniversitesidir. Bir fakültenin dikey kuruluşunu tamamlayabilmesi için gerekli olan; Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora (evet Doktora) programlarına YÖK onayı almış KKTC’nın ilk ve tek Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi, işte bu üniversitenin çatısı altındadır. O nedenle YDÜ dedim. Lisans programında iki bölümü olan YDÜ GSTF’nin gelenekselden güç alarak çağın gereksinimlerini karşılayacak bir program sunan Grafik Tasarım bölümünde okumak da, mezun olmak da bir ayrıcalıktır diye düşünüyorum. Aynı Fakültenin Plastik Sanatlar Bölümü ise Resim, Heykel ve Seramik programları ile “geleceğin sanatçı adayları” için kurulmuş bir bölüm olduğunu henüz beşinci mezunlarını vermesine rağmen çoktan kanıtlamıştır.
YDÜ’nün çatısı altında, adında sanat geçen ikinci fakültesi olan Sahne Sanatları Fakültesinde ise Tiyatro ve Oyun Yazarlığı bölümleri mevcuttur. Bu bölümler de müfredatları ve güçlü kadrosuyla rüştünü ispat etmiş olup, yeni meraklılarını bekliyor.
Üniversiteye giriş, ya da öğrenci kabulü yöntemlerine göre, genellikle adında sanat ve/veya tasarım olan fakültelere; merkezi sistemle değil de yetenek sınavıyla öğrenci alınmakta olduğu bilinmektedir. Çünkü mevcut merkezi sınav yöntemi ile öğrenci adayının “yeteneğini” keşfetmek nerede ise imkansızdır. Sanat ve/veya tasarım fakültelerine bu hak o nedenle verilmiştir! Ancak ve yine de aynı mekanizma; disiplinler arası sorunlar oluşturabilecek yapılanmalara da müsaade etmektedir. Şöyle ki bazı fakülteler hem yetenek, hem de merkezi sistemle öğrenci almaktadır.
Örneğin; Fakültesine göre giriş yöntemi/sınavı değişiklik gösteren bir bölüm olan İç Mimarlık bölümleri. Yetenek sınavı ile öğrenci alan YDÜ’deki İç Mimarlık Bölümü, doğru bir yapılanma ile ve adından da anlaşılacağı üzere “Mimarlık” Fakültesinin bünyesindedir. Bu nedenle içeride ya da dışarıya yansıyan sorun görülmemektedir. Bünyesinde Mimarlık Bölümü ve Peyzaj Mimarlığı Bölümünü de bulunduran Mimarlık fakültesinden, kendileri için gerekli (yetkin kadro, donanım ve mekan vb. gibi) tüm desteği sağlamaktalar ki; son dönemlerde en çok tercih edilen bölümlerden biri olma özelliklerini elde edilen sonuçlar ile hak etmişlerdir.
İncelendiğinde; yukarıda bahsettiğim üzere, “disiplinler arası sorunlar oluşturabilecek” sözünün tanımının ve içeriğinin; üniversitesine, fakültesine, bölümüne, yöneticisine ve hatta hoca kadrosunun özgeçmişine göre değişiklik gösterdiği görülecektir! Bu yaklaşımla değerlendirmelerimin her hangi “bir” üniversite ya da “bir” bölüm hedefli olmadığını/olamayacağını belirtmek isterim!
Aşağıda bahsedeceğim iki bölüm hakkında daha sonra detaylı bir yazı yazma zarureti şimdiden oluşmuştur. Ancak, hemen şimdi özet bilgi geçmekte yarar görüyorum: Geleneksel olarak ve kuruluş gerekçeleri çerçevesinde “öğretmen yetiştiren” Eğitim Fakültelerinin bir kısmında Görsel Sanatlar Eğitimi bölümleri bulunabiliyor. Adı üzerinde Fizik, Kimya, Türkçe gibi eğitim bölümü, “sanat” değil, sanatın eğitimi bölümü! Derslerinin üçte ikisi teorik olan bir bölüm! Bu yıl için, maalesef yetenek sınavıyla öğrenci alan bu bölümlerin bazılarında sınavların çoktan yapıldığını biliyorum. Yapılmamış olanların kapısını çalmak lazım.
Kuruluşuna göre Güzel Sanatlar, Mimarlık veya İletişim Fakültelerinden birinde kendine yer bulmaya çalışan Görsel İletişim Tasarımı bölümü de onlardan biri. Ancak bu bölümün; yapılandığı fakülte; örneğin Güzel Sanatlar ise; sanat, tasarım, estetik “uygulamalı olarak” öğretilebilir. İletişim veya Mimarlık Fakültesi ise; görsel olarak “tasarlanmış iletişimin tartışıldığı” bir müfredatın yürütülmesi beklenir. O nedenle de derslerin beşte dördünün teorik içerikli olduğu bu bölüme aslında merkezi sistemle öğrenci alınmalıdır.
Hedefledikleri diplomanın hakkına göre eğitim almak isteyen öğrencilerin bu hakları “hybrid” bir mesleki kimliksizliğe dönüştürülmemelidir. Çünkü öğrenci de veli de biliyor ki; sanat ve/veya tasarım eğitimi en doğru, adında sanat ve/veya tasarım olan, yani ilgili fakültelerde yürütülür! Özetleyecek olursak; sanat ve/veya tasarımcı olmak isteyenler; sanat ve/veya tasarım fakültelerini, iletişimci olmak isteyenler iletişim fakültelerini, öğretmen olmak isteyenler de eğitim fakültelerini tercih etmelidir.
Bu bilgilerden sonra yeniden genele geçersek; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için Üniversite sınavında barajı geçmiş olmak ilk koşul. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti veya diğer ülkelerden KKTC üniversitelerinde yetenek sınavıyla öğrenci alacak bölümleri tercih edeceklerin ÖSYM’nin yaptığı sınava girme zorunlulukları yok. Bildiğim kadarı ile bu bölümler için yapılacak sınavlar burs sıralama sınavı niteliği taşıdığı için; adayların her üniversitenin veya fakültenin sınav tarihlerine dikkat etmesi gerekmektedir.
Sevgili gençler; yetenek sınavları ile öğrenci alan bölümler ve ek kontenjanlar, bu yıl için son şans kapınız olabilir. Bir de mesele hangi bölümün koridorunda yürüyeceğinizdir. Tavsiyem; kendi yolunuzda kararlılıkla, sağlam adımlarla geleceğinize koşmanızdır. Heyecanlarımız, kuşaklararası fark nedeniyle örtüşmese de, merak etmeyin çatışmıyordur diye düşünüyorum. Elbette her kuşak kendi sorununu yaşar. Tecrübeler onu gösteriyor ki, çözüm de yine sizdedir! Bizim kuşak öyle düşünüyor!
Sanat dolu bir gelecek, sizi de “diğerlerinden” farklı, hatta belirgin kılacaktır…
Dünyada barış olsun, kontenjanlar dolsun, sanat da olsun…