Uğurcan Akyüz
Kıbrıs Postası, YAKINDAN SANAT köşe yazısı no:34
YAZININ KUPÜRÜ VE METNİ AŞAĞIDADIR!
|
Akademik yılın sonlanmasıyla beraber, kuruluşunu tamamlamış tüm
üniversite ve fakültelerde yoğun bir "mezuniyet" heyecanı
yaşanır. 1987'de ilk defa
"hoca" olarak, Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nin
töreninde idim! O günden bugüne kimi
protokol gereği, kimi de gönüllü olarak pek çok mezuniyet törenine katıldım.
Hocalığın en ilginç yönlerinden biri de belki de budur: sizin yaşınız ilerler
ancak her yıl aynı yaş grubunun aynı heyecanına tanık olursunuz. Dolayısıyla
uyum sağlayabilen için bir "genç kalma" durunu söz konusudur! Büyük İtalyan
düşünür Umberto Eco'ya takılır biri; senin gibi şöhretli, zengin, büyük bir
adamın üniversitede hocalık yapmaktan ne gibi bir beklentisi olabilir? Eco; öğrenciler
demiş, "her yıl onlarla beraber gençleşiyorum!
Kullanmasını çok iyi bildiği için, suçu sadece kapitalist sisteme
yüklemeden, insanın doğasında var olan "rekabet" ve "çıkar"
merkezli ilişkilerin yararına olduğu kadar zararına ve hatta daha fazlasına
tanık olmak pek sevimli bir durum olmazsa gerek. Sadece bu iki değerin
bilinçaltındaki hafif etkisi ile dahi;
siyasi, ekonomik ve akademik camianın tozu dumanı arasında yol almak
kolay değil. İdealist kavramlar ve yaşam ilkelerinin öğretilmeye çalışıldığı
bir sistemden mezun olan öğrencilerin, günlük yaşamda veya piyasa ortamında; en
yumuşak tanımla, "bocalamaları" kanıksanmış bir durum olarak
karşımıza çıkmakta. Bugünkü ikinci anektodum olsun: kişi harıl harıl çalışarak
matematikçi olmuş, bol bol kitap okuyarak edebiyatçı olmuş, yüzmek için de
kitap okumuş ancak; havuza düşünce boğulmuş!
Yaşam; elbette bilim ve
aklın ışığında, geçmişe değil geleceğe yatırım yapanların, ayakta kalanlarıyla
sürer...
Bu akademik yılsonunda; KKTC'de ilk defa; yerleşik bir
üniversitenin Tıp Fakültesi'nden öğrenciler mezun oldu. Sağlık, herkesi
ilgilendiren bir alan! Çok büyük bir yatırım gerektiriyor. O nedenle, ekonomik
gücün yanı sıra, iyi bir vizyon ve planlama olmazsa olmaz bu iş için de. Eğer bunlar varsa; artı olarak mekan, teknik
ve teknolojik donanım ve elbette yetkin ve deneyimli bir kadroya da ihtiyaç
kaçınılmazdır. Bütün bunları sağlayan Yakın Doğu Üniversitesi; kurucu rektör
Dr. Suat İ. Günsel başta olmak üzere, tüm ekibiyle bu sorunları çözerek ilk
meyvelerini aldı! İkinci kuşaktan, YDÜ
Mütevelli heyeti Başkanı Doç.Dr. İrfan S. Günsel’in, geleneği bilerek
gerçekleştirdiği çağdaş projeler, YDÜ geleceğinin garantileridir. Mekan ve donanımın eksiksiz oluşumu için YDÜ Mütevelli
heyeti Başkan Yardımcısı Adem Aköl’ün çabalarını selamlamak isterim. Kısaca ve
artık kurumsal olarak alışıldığı üzere bu başlangıç; KKTC için büyük bir
başarıdır. Ayrıca; emeklerine uzaktan da
olsa tanık olduğum: kurucu kadrodan değerli dostlarım, öncelikle; Dekan
Prof.Dr. Gamze Mocan Kuzey, Prof.Dr. Sezgin İlgi ve Prof.Dr. Nazmi Özer ve
diğer hocaların gururuna gönlümle eşlik ediyor, herkesi kutluyorum!
Mezuniyet dönemleri hocaların ve özellikle öğrencilerin hem
hüzünlü, hem de mutlu olduğu dönemlerdir.
Bilimin ve aklın ışığında yürüyenlerin ayak izleri takip edilir.
Yolunuz açık olsun, sanat da olsun!
|