Thursday, March 6, 2014
Sunday, March 2, 2014
Konuşmak, sanat, susmak
Uğurcan Akyüz
Kıbrıs Postası, YAKINDAN SANAT köşe yazısı no:16
02 Şubat 2014, Pazar, Lefkoşa
Ünlü İtalyan heykeltıraş Michelangelo uzun zamandır çalıştığı ve artık bitirmek üzere olduğu heykelin karşısında dikilmiş dururken birden elindeki çekici ona doğru fırlatır: "konuş Musa"! Bu bağırma, bu isyan aslında onun kendi yalnızlığına karşı çıkmasıdır... Sıradan bir mermer kütleyi Musa'nın figürüne dönüştürürken harcadığı emek, zaman ve yaşadığı duygusal fırtınalar onun muhtemelen kendiyle hesaplaşmasına sebep olmuştur. Ortaya çıkan belki Musa'nın heykelidir ama büyük bir olasılıkla Michelangelo'in kendini de yansıtmaktadır. O heykel ile bir mermer kütlesini yaşadığı gün ile gelecek arasında köprü olarak biçimlendirmiştir Michelangelo. O sert kütleyi hamur gibi yoğurarak en ince detayına kadar Musa'ya veya kendine dönüştürmüştür Michelangelo.
Becerisi ve yeteneğinin kendine kazandırdığı nice olumlu katkıları yanı sıra aynı zamanda yine o özelliklerinin lanete dönüşmesine de engel olamamıştır. O lanet ki; var olduğundan beri insanoğlunun en çok başını ağrıtan sorunlardan biridir: Yalnızlık! Sosyal bir varlık olarak dijital çağın insanı en çok da buna çözüm aramaktadır. (Belki de o çözüm yollarının evrensel anlamda en eskisi, geçerli ve kalıcı olanı sanattır!) Michelangelo o heykeliyle kendi yalnızlığını da biçimlendirmiştir. Bu öyle bir süreçtir ki heykel bittiğinde yalnızlığının gerçekliğini de kabul etmek zorunda kalacaktır. Üçlü bir figür grubunun ortasında, kolunun altında tabletler ve başında boynuzlarıyla bir yalnızlık abidesi.
Bir de batı dünyası kültüründe kendine pek de yer bulamayan vefa duygusunu da burada yorumun içine katabiliriz! Çünkü; Michelangelo'in "konuş Musa" diye haykırması ondan "artık karşılıklı suskunluğumuza bir son verelim" beklentisinin de açık ifadesidir. Başka bir deyişle bir beklentinin yerine getirilmemiş olmasına da isyandır. Michelangelo haykırırken "ey Musa seni öyle güzel biçimlendirdim ki gerçek olarak benden farkın yok, öyleyse konuş da yalnızlığımızdan kurtulalım" demektedir. Bu tutumun bir vefa, bir beklentiyi deşifre ettiğini de söyleyebiliriz.. Michelangelo sonuç olarak; emekle, zamanla biçimlendirdiği mermer kütleden vefa beklemektedir...
Çekici fırlatma anı aslında o kendi duygularıyla, kendi beklentileriyle yüzyüze gelmesinin dayanılmaz sonucudur. Bu karşılaşmayı reddetmektedir Michelangelo. O nedenledir ki, sonuca karşı isyanı haykıran bir ses ve şiddet ile kendini ifade eder. Bu dramatik gerçek sanat tarihi içerikli pek çok kaynakta, kaynağın yazarına göre analiz edilerek, Michelangelo’in dramatikleştirilen yaşamıyla birleştirilip işlenerek bugünlere kadar gelmiştir.
Bugünden sonra da büyük bir olasılıkla Musa inatla susmaya devam edecek. Onu her izleyen kişi de Michelangelo’in sorusuna sebep olan yalnızlığın mermerden formuna hayran kalacak ve sorunun cevabını önce heykelde sonra da kendinde arayacaktır.
Musa’nın şifresi “konuşmamasında” ise, Michelangelo’in cevabını onu bugünlere getiren sanatsever toplumunda aramak gerekir!
Yalnızlığa uzak, sanata yakın kalmanız dileğimle.
Kıbrıs Postası, YAKINDAN SANAT köşe yazısı no:16
02 Şubat 2014, Pazar, Lefkoşa
Ünlü İtalyan heykeltıraş Michelangelo uzun zamandır çalıştığı ve artık bitirmek üzere olduğu heykelin karşısında dikilmiş dururken birden elindeki çekici ona doğru fırlatır: "konuş Musa"! Bu bağırma, bu isyan aslında onun kendi yalnızlığına karşı çıkmasıdır... Sıradan bir mermer kütleyi Musa'nın figürüne dönüştürürken harcadığı emek, zaman ve yaşadığı duygusal fırtınalar onun muhtemelen kendiyle hesaplaşmasına sebep olmuştur. Ortaya çıkan belki Musa'nın heykelidir ama büyük bir olasılıkla Michelangelo'in kendini de yansıtmaktadır. O heykel ile bir mermer kütlesini yaşadığı gün ile gelecek arasında köprü olarak biçimlendirmiştir Michelangelo. O sert kütleyi hamur gibi yoğurarak en ince detayına kadar Musa'ya veya kendine dönüştürmüştür Michelangelo.
Becerisi ve yeteneğinin kendine kazandırdığı nice olumlu katkıları yanı sıra aynı zamanda yine o özelliklerinin lanete dönüşmesine de engel olamamıştır. O lanet ki; var olduğundan beri insanoğlunun en çok başını ağrıtan sorunlardan biridir: Yalnızlık! Sosyal bir varlık olarak dijital çağın insanı en çok da buna çözüm aramaktadır. (Belki de o çözüm yollarının evrensel anlamda en eskisi, geçerli ve kalıcı olanı sanattır!) Michelangelo o heykeliyle kendi yalnızlığını da biçimlendirmiştir. Bu öyle bir süreçtir ki heykel bittiğinde yalnızlığının gerçekliğini de kabul etmek zorunda kalacaktır. Üçlü bir figür grubunun ortasında, kolunun altında tabletler ve başında boynuzlarıyla bir yalnızlık abidesi.
Bir de batı dünyası kültüründe kendine pek de yer bulamayan vefa duygusunu da burada yorumun içine katabiliriz! Çünkü; Michelangelo'in "konuş Musa" diye haykırması ondan "artık karşılıklı suskunluğumuza bir son verelim" beklentisinin de açık ifadesidir. Başka bir deyişle bir beklentinin yerine getirilmemiş olmasına da isyandır. Michelangelo haykırırken "ey Musa seni öyle güzel biçimlendirdim ki gerçek olarak benden farkın yok, öyleyse konuş da yalnızlığımızdan kurtulalım" demektedir. Bu tutumun bir vefa, bir beklentiyi deşifre ettiğini de söyleyebiliriz.. Michelangelo sonuç olarak; emekle, zamanla biçimlendirdiği mermer kütleden vefa beklemektedir...
Çekici fırlatma anı aslında o kendi duygularıyla, kendi beklentileriyle yüzyüze gelmesinin dayanılmaz sonucudur. Bu karşılaşmayı reddetmektedir Michelangelo. O nedenledir ki, sonuca karşı isyanı haykıran bir ses ve şiddet ile kendini ifade eder. Bu dramatik gerçek sanat tarihi içerikli pek çok kaynakta, kaynağın yazarına göre analiz edilerek, Michelangelo’in dramatikleştirilen yaşamıyla birleştirilip işlenerek bugünlere kadar gelmiştir.
Bugünden sonra da büyük bir olasılıkla Musa inatla susmaya devam edecek. Onu her izleyen kişi de Michelangelo’in sorusuna sebep olan yalnızlığın mermerden formuna hayran kalacak ve sorunun cevabını önce heykelde sonra da kendinde arayacaktır.
Musa’nın şifresi “konuşmamasında” ise, Michelangelo’in cevabını onu bugünlere getiren sanatsever toplumunda aramak gerekir!
Yalnızlığa uzak, sanata yakın kalmanız dileğimle.
Subscribe to:
Posts (Atom)