Uğurcan Akyüz
Kıbrıs Postası, YAKINDAN SANAT köşe yazısı no:59
21 Aralık 2014, Pazar, Lefkoşa
Asya Sanat Bienali, üç hafta boyunca bu sayfanın konuğu oldu. Bienal üzerinden sürdürdüğüm sanatsal değerlendirmelerimi bir yana bırakırsak; dünyanın değişen yönü, “sosyo-ekonomik” denge kayması içerikli tespit ve tartışmalarım, oldukça ilgi çekti. Mutlu oldum, eleştirileriyle beni yüreklendiren okurlarıma, arkadaşlarıma, hocalarıma teşekkür ederim.
Bienal, Dhaka’da sürüyör ancak; geçen Çarşamba günü (17 Aralı 20014) bir hocam telefonumdan aradı beni. 1983 yılında lisans diplomamı aldığım Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden hocam.
Hocamla görüşmemiz beni üzdü, beni ezdi bu sefer.
Arayan hocam, lisansta mezun olduğum atölyenin hocası sayın Prof. Hayati Misman idi. Hocam konuşmaya başlayınca, benim de yüreğim sızlamaya başladı. Öğrencilik yıllarım; hocalarım, arkadaşlarım ve anılar, hızla ve telaşla gözümün önüne damla olup yığıldılar. Hayati hocam; annesi, ablası gibi sevdiği, koruyup kolladığı, sayın Prof. Mürşide İçmeli hocamızın ismini anarak, rahmetli olduğunu haber verdi bana…
Belleğimde bir yaprak daha düştü, bir öğretmenimi daha kaybettim…
Mürşide İçmeli hocamın vefatından sonra sosyal medyada ve basında pek çok yazı okudum hakkında yazılan, ancak bunlar arasından dönem arkadaşım Kadir Şişginoğlu’nun yazdıklarını sizinle paylaşmak istedim:
“Ufak tefek, sessiz, sakin, zarif, tane tane, az ve öz konuşan hocamızın yapıtlarını sergilerde ve atölyesinde gördüğümüzde olağanüstü yorumlama gücüne, titiz tekniğine ve her türlü malzemeyi baskılarında kullanabilmesine hayran olmuştum. Zarif ve sakin kişiliğin üstüne önlüğünü giyip, o ağır gravür presinin başına geçince hiç enerjisi bitmeyen bir savaşçıya dönüştüğünü gözlerimle görmesem, o eserleri onun yaptığına asla inanmayacaktım..
Sessizliğinden çekinirdik. Sürekli çalışıp araştırıp ondan iyi bir söz duymak için çaba harcardık. Ancak zor beğenen, titiz hocamızdan en fazla alacağımız övgü "eh fena değil" olurdu.
Sakinliğin büyük bir yaratım enerjisine dönüşebildiğini onda gördüm, atölye ve araştırma disiplinini ondan öğrendim, ölçüyü ondan öğrendim, her şeyin kalabalığına inat, azın aslında ne kadar çok olduğunu ondan öğrendim.
Birden, otuz dört yıllık anılarımızla örülü geçmişimden bir parça eksildi. Nurlar içinde uyu sevgili hocam. Bize öğrettiğin ve bizde yaşayan her şey için sonsuz teşekkürler...”
Mürşide İçmeli kimdir peki?
Resim çalışmalarına 1947 yılında İstanbul Çapa Kız İlköğretmen Okulu resim seminerinde başlar. Yıl sonunda seminerin kapanmasıyla Bursa ve Konya Kız İlköğretmen Okularında öğrenimine devam eder. 1950-53 yılları arasında okuduğu Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nden resim-iş öğretmeni olarak mezun olur. 1959 yılında mezun olduğu okula grafik asistanı olarak girer. Hükümet bursu ile baskıresim dalında araştırma, inceleme ve ihtisas yapmak üzere 1960 yılında Madrid’e gönderilir. Madrid Güzel Sanatlar Akademisi gravür atölyesi ve Güzel Sanatlar Milli Okulu litografi atölyelerine devam eder. 1962’de bu kez Grafik sanatlar dalında yetiştirilmek üzere Londra'ya gönderilir. Central School Art and Design'ın Grafik Sanatları Bölümünde İllüstrasyon dalında ihtisas yapar. 1965 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümünde Grafik Sanatları Öğretim Görevlisi olarak göreve başlar. Sanatta yeterlik unvanını 1985’te aldıktan hemen sonra 1986'da profesör olarak Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü’nde çalışmaya başlar. Kendi isteği ile 1995 yılında emekli olur.
Çeşitli karma sergilere, devlet sergilerine katılan Mürşide İçmeli, ilk kişisel sergisini 1977’de Ankara’da açar. Berlin, Nürnberg, Leipzig, Tokyo, vb. yerlerde düzenlenen bienallere sergilere, gravürleriyle katılır. Bulgaristan, Almanya ve Yugoslavya’da Çağdaş Türk Grafik Sanatı karma sergilerine yapıt verir. 1973,1979, 1981 ve 1990 yıllarında Devlet Resim ve Heykel sergilerinde başarı ödülleri alır. 1980’de Balkan Halkları Arasında Barış ve Dayanışma Sergisi’nde grafik dalı ödülüne değer görülür. 1985’te İskenderiye bienalinde ikincilik ödülü alır.
Mürşide İçmeli’yi farklı ve alanında önemli kılan özelliklerinin başında; kabartma ve gravür tekniğini, uluslararası ölçülere uygun kullanan ve kendine özgü bir biçimlendirme anlayışı ile çalışmalar üreten Türk sanatçılarından biri olması gelir.
Anadolu sanatının kilim, halı ve minyatür gibi uygumla alanlarında kullanılan geometrik, simetrik ve stilize edilmiş kompozisyonları ona özgü çalışmaların kimliğini oluşturur. Yaşam, yeniden doğuş, yokoluş, toprak ve diriliş, gravürlerinde çokça işlenen temalardır. Ancak o, bu tür temaları çağdaş soyut gravür estetiğinin gerekli kıldığı disiplin içinde, konunun öyküsel yönünü geri plana iterek yansıtır.
Özellikle istiflenmiş figürler onun gravürlerinde soyut ve geometrik biçimlerle bir zıtlık etkisi uyandırır. Kompozisyonları ve biçimlerinde teknik olgunluk ile olabildiğince yalın bir anlatım dilini yansıtır. Çalışmalarında az renk kullanır, daha çok açık koyu tonlamalar ile formlar çizer.
Yalınlık, boş ve dolu yüzeyler arasındaki uyum ve denge; çok az şeyle derin bir anlam yansıtabilme gücü, Mürşide İçmeli’nin illüstrasyon ve afişlerine de özgün bir boyut katar.
Seksenli yılların sonları; Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümünde yüksek lisans öğrencisiyim. Mürşide İçmeli hocamız da Bilkent Üniversitesinden part-time olarak bize derse geliyordu. O dönemde bizzat öğrencisi olarak ondan dersler aldım. Beni yüreklendiren eleştirileri taptaze ve hala aklımda. Kendisi gibi İngiltere’ye gitmeme ilişkin konuşmalarımız ve bana verdiği desteği de ayrıca unutmam mümkün değil. Belleğimde bir yaprak daha düştü…
Mürşide İçmeli hocamızın narin ama büyük yüreği ile ürettiği çalışmaları; Türk grafik tasarımı ve baskıresmine ışık tutacaktır.
Başta ilk öğretmenim babam olmak üzere, vefat edenleri rahmetle anarak; bende emeği olan tüm öğretmenlerimi saygı ile selamlıyorum.
Eğitim alın, vefalı olun, sanata yakın kalın…
Kıbrıs Postası, YAKINDAN SANAT köşe yazısı no:59
21 Aralık 2014, Pazar, Lefkoşa
Asya Sanat Bienali, üç hafta boyunca bu sayfanın konuğu oldu. Bienal üzerinden sürdürdüğüm sanatsal değerlendirmelerimi bir yana bırakırsak; dünyanın değişen yönü, “sosyo-ekonomik” denge kayması içerikli tespit ve tartışmalarım, oldukça ilgi çekti. Mutlu oldum, eleştirileriyle beni yüreklendiren okurlarıma, arkadaşlarıma, hocalarıma teşekkür ederim.
Bienal, Dhaka’da sürüyör ancak; geçen Çarşamba günü (17 Aralı 20014) bir hocam telefonumdan aradı beni. 1983 yılında lisans diplomamı aldığım Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden hocam.
Hocamla görüşmemiz beni üzdü, beni ezdi bu sefer.
Arayan hocam, lisansta mezun olduğum atölyenin hocası sayın Prof. Hayati Misman idi. Hocam konuşmaya başlayınca, benim de yüreğim sızlamaya başladı. Öğrencilik yıllarım; hocalarım, arkadaşlarım ve anılar, hızla ve telaşla gözümün önüne damla olup yığıldılar. Hayati hocam; annesi, ablası gibi sevdiği, koruyup kolladığı, sayın Prof. Mürşide İçmeli hocamızın ismini anarak, rahmetli olduğunu haber verdi bana…
Belleğimde bir yaprak daha düştü, bir öğretmenimi daha kaybettim…
Mürşide İçmeli hocamın vefatından sonra sosyal medyada ve basında pek çok yazı okudum hakkında yazılan, ancak bunlar arasından dönem arkadaşım Kadir Şişginoğlu’nun yazdıklarını sizinle paylaşmak istedim:
“Ufak tefek, sessiz, sakin, zarif, tane tane, az ve öz konuşan hocamızın yapıtlarını sergilerde ve atölyesinde gördüğümüzde olağanüstü yorumlama gücüne, titiz tekniğine ve her türlü malzemeyi baskılarında kullanabilmesine hayran olmuştum. Zarif ve sakin kişiliğin üstüne önlüğünü giyip, o ağır gravür presinin başına geçince hiç enerjisi bitmeyen bir savaşçıya dönüştüğünü gözlerimle görmesem, o eserleri onun yaptığına asla inanmayacaktım..
Sessizliğinden çekinirdik. Sürekli çalışıp araştırıp ondan iyi bir söz duymak için çaba harcardık. Ancak zor beğenen, titiz hocamızdan en fazla alacağımız övgü "eh fena değil" olurdu.
Sakinliğin büyük bir yaratım enerjisine dönüşebildiğini onda gördüm, atölye ve araştırma disiplinini ondan öğrendim, ölçüyü ondan öğrendim, her şeyin kalabalığına inat, azın aslında ne kadar çok olduğunu ondan öğrendim.
Birden, otuz dört yıllık anılarımızla örülü geçmişimden bir parça eksildi. Nurlar içinde uyu sevgili hocam. Bize öğrettiğin ve bizde yaşayan her şey için sonsuz teşekkürler...”
Mürşide İçmeli kimdir peki?
Resim çalışmalarına 1947 yılında İstanbul Çapa Kız İlköğretmen Okulu resim seminerinde başlar. Yıl sonunda seminerin kapanmasıyla Bursa ve Konya Kız İlköğretmen Okularında öğrenimine devam eder. 1950-53 yılları arasında okuduğu Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nden resim-iş öğretmeni olarak mezun olur. 1959 yılında mezun olduğu okula grafik asistanı olarak girer. Hükümet bursu ile baskıresim dalında araştırma, inceleme ve ihtisas yapmak üzere 1960 yılında Madrid’e gönderilir. Madrid Güzel Sanatlar Akademisi gravür atölyesi ve Güzel Sanatlar Milli Okulu litografi atölyelerine devam eder. 1962’de bu kez Grafik sanatlar dalında yetiştirilmek üzere Londra'ya gönderilir. Central School Art and Design'ın Grafik Sanatları Bölümünde İllüstrasyon dalında ihtisas yapar. 1965 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş Bölümünde Grafik Sanatları Öğretim Görevlisi olarak göreve başlar. Sanatta yeterlik unvanını 1985’te aldıktan hemen sonra 1986'da profesör olarak Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü’nde çalışmaya başlar. Kendi isteği ile 1995 yılında emekli olur.
Çeşitli karma sergilere, devlet sergilerine katılan Mürşide İçmeli, ilk kişisel sergisini 1977’de Ankara’da açar. Berlin, Nürnberg, Leipzig, Tokyo, vb. yerlerde düzenlenen bienallere sergilere, gravürleriyle katılır. Bulgaristan, Almanya ve Yugoslavya’da Çağdaş Türk Grafik Sanatı karma sergilerine yapıt verir. 1973,1979, 1981 ve 1990 yıllarında Devlet Resim ve Heykel sergilerinde başarı ödülleri alır. 1980’de Balkan Halkları Arasında Barış ve Dayanışma Sergisi’nde grafik dalı ödülüne değer görülür. 1985’te İskenderiye bienalinde ikincilik ödülü alır.
Mürşide İçmeli’yi farklı ve alanında önemli kılan özelliklerinin başında; kabartma ve gravür tekniğini, uluslararası ölçülere uygun kullanan ve kendine özgü bir biçimlendirme anlayışı ile çalışmalar üreten Türk sanatçılarından biri olması gelir.
Anadolu sanatının kilim, halı ve minyatür gibi uygumla alanlarında kullanılan geometrik, simetrik ve stilize edilmiş kompozisyonları ona özgü çalışmaların kimliğini oluşturur. Yaşam, yeniden doğuş, yokoluş, toprak ve diriliş, gravürlerinde çokça işlenen temalardır. Ancak o, bu tür temaları çağdaş soyut gravür estetiğinin gerekli kıldığı disiplin içinde, konunun öyküsel yönünü geri plana iterek yansıtır.
Özellikle istiflenmiş figürler onun gravürlerinde soyut ve geometrik biçimlerle bir zıtlık etkisi uyandırır. Kompozisyonları ve biçimlerinde teknik olgunluk ile olabildiğince yalın bir anlatım dilini yansıtır. Çalışmalarında az renk kullanır, daha çok açık koyu tonlamalar ile formlar çizer.
Yalınlık, boş ve dolu yüzeyler arasındaki uyum ve denge; çok az şeyle derin bir anlam yansıtabilme gücü, Mürşide İçmeli’nin illüstrasyon ve afişlerine de özgün bir boyut katar.
Seksenli yılların sonları; Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümünde yüksek lisans öğrencisiyim. Mürşide İçmeli hocamız da Bilkent Üniversitesinden part-time olarak bize derse geliyordu. O dönemde bizzat öğrencisi olarak ondan dersler aldım. Beni yüreklendiren eleştirileri taptaze ve hala aklımda. Kendisi gibi İngiltere’ye gitmeme ilişkin konuşmalarımız ve bana verdiği desteği de ayrıca unutmam mümkün değil. Belleğimde bir yaprak daha düştü…
Mürşide İçmeli hocamızın narin ama büyük yüreği ile ürettiği çalışmaları; Türk grafik tasarımı ve baskıresmine ışık tutacaktır.
Başta ilk öğretmenim babam olmak üzere, vefat edenleri rahmetle anarak; bende emeği olan tüm öğretmenlerimi saygı ile selamlıyorum.
Eğitim alın, vefalı olun, sanata yakın kalın…
No comments:
Post a Comment