Sunday, November 2, 2014

Mutluluk, Uşak, çalıştaylar

Uğurcan Akyüz
Kıbrıs Postası, YAKINDAN SANAT köşe yazısı no:52
02 Kasım 2014, Pazar, Lefkoşa

Düzeltme: gazetedeki başlıkta; uşak değil, Uşak olacak!




Dün, bir arkadaşımın sosyal medyada paylaştığı "mutlu olmak her şeyin yolunda olması demek değildir. Mutlu olmak, görmezden gelme konusunda da ustalaşmak demektir" sözü ile yazıma başlamak istedim.  Bugünlerde üstüste gelen “hoşlanmadığım” davranışlarla karşılaşma oranı rakamsal olmayan istatiklerimde epeyce yükseldi.  Her şeyin yolunda olmaması nedeniyle sorgulama gereği duyduğum bu  kendi içinde sıkıntılı davranışları, uygun bir dille açıklamaya çalışacağım.

Şöyle ki: bizden hemen sonra gelen kuşağın, bizimle kıyaslandığında, daha farklı davranış biçimleri sergilediğine inanır ve bu düşüncemi uygun ortamlarda dillendirirdim.  Cümlede geniş zaman kullandım, çünkü deneyimler her zaman iyi bir yol tarifleyici olmuştur benim için!  Bugüne kadar peşine takıldığım yol tarifleyicilerime vefa borcum var ve sadakat ile tanımlanabilecek bir bağ var aramızda.  Ayrıca, okumalarım sırasında rastladığım ve doğruluğunu kendimce de deneyimlediğim “insanı olayın içinde tanırsınız” sözünü de tam burada kullanmanın yararlı olacağını düşünüyorum... Yarar açısından bakıldığında da, deneyimlerin ışığında “kendi” yolumdan yürüyeceğim..

Bizim kuşak; üzerinden sağlam bir darbe geçmiş dönemi de temsil ettiği için, yaşadıklarınca daha duygusal olmaya sevkedilmiştir. Yaşamın pekçok anlamıyla elbette. O nedenle de yapılan hataların büyük bir kısmı duygusal temellidir. Başarıların büyük bir kısmı ise mantık ve stratejinin ürünü.

Kuşaklar arasındaki farklılıkların, çağa ve yaşam koşullarına göre doğal karşılanması gerektiğine inanırım.  İnanırım dedim çünkü; “hoşlanmadığım” birkaç davranışla karşılaşınca sadece canım sıkıldı bugünlerde.  Takdir edersiniz ki her normal birey gibi benim de canım kıymetli, inancım önemlidir, çünkü olaylar kalıcı değil!

“Güncel” olaylara biraz daha geniş bakınca; insanın içgüdülerini kontrolünde başarıya ulaşması bir-iki “adım” atmakla mümkün değildir denilebilir.. Evet, denilebilir diye düşünüyorum.  Söz konusu olan adım atmak ise; kontrol, bir-iki adım atmaya yardımcı olabilir.   Ancak, atılan o adımların taşıdığı yürek ve beyin; bir-iki adım önceki beyin ve yürekle aynı olduğu için, koordinatların değişmiş olması onların da değiştiği anlamını doğurmaz.  Ayaklar onları taşır, onlar da, ayakları yürütür.  Hepsi bu.  Bundan çıkarımla; iki adımda kimisi her şeyi öğrendiğini sanır, kimisi de her şeye sahip olduğunu…  Ancak aklı olan, kendini sorgular!  Çünkü, içgüdü insandan başka canlılarda da vardır ve çoğu da içgüdüleri peşinde koordinatlarını değişir!

Değişim, üzerinde yaşadığımız milyarlarca yıllık dünyada da vardır.  Bu bilinen dünyada binlerce yıldır var olan insanoğlunda da vardır değişim! Değişmeyen tek şey değişimin kendisi ise “hoşlanmadığım” davranışların da bir değişim sonucu gerçekleştiğini kabul etmem gerekir.  Öyleyse baştaki söze dönersek; “…mutlu olmak, görmezden gelme konusunda da ustalaşmak demektir."

Bizden öncekilerin olduğu gibi, bizim ve bizden sonrakilerin de ardından koştukları “şeyin” mutluluk olduğunu söylemek çok zor olmazsa gerek. Peki bir ayrıntı olarak; asla sencil olamayan, bu bencil “mutluluk” nedir?  En küçük sosyolojik birimin tekili olan bireyin tatminidir aslında mutluluk. Amacına ulaşmak, “sahip olmaktır” mutluluk. Yaşamının her kesiminde “edinmek” için çabalayan bir bireyin mutluluğu edinme sürecinin içinde değil de, sonunda değerlendirilebilir belki.  Test sorusu belki de şu olabilir: beklenti neydi, nedir elde edilen sonuç? İşte, bu sorunun cevabına göre bireyin ne kadar mutlu olduğu, sanırım “tartılabilir”.  Beklentilerinizi yüksek tuttuğunuz oranda, başarısızlık durumunda hayal kırıklıklarınız da o denli yüksek olur.  Elbette bu kaderci yaklaşımın tam tersi de mümkündür; hedeflerinizi yüksek tutun ki, başarıda mutluluğunuz farklı olsun, seviyeniz yükselsin!

Buradan artık yumuşak bir geçişle çıkmak gerekiyor!  Nasıl mutlu olunacağına ilişkin sanatsal tarifler yapan onca mutsuz varken, mutluluk konusunda benim bir şeyler yazmam buraya kadar olsun! Çünkü tarif vermek değil, yaşamak daha güzel.  Mutluluk öğrenmededir, ustalık görmede!

Bugünlerde üstüste gelen o “hoşlanmadığım” davranışlarda gördüğüm; ayakların başla, başın ayaklarla “sıklet” yoklaması yapma hareketliliği içinde iken, ortaya çıkan toz bulutlarından bile yeni resimler yaptığımdır!  Geçen haftalarda bulutlar şiir gibi geçmişti yazılarımın arasından… Resmin de, şiirin de, estetik kaygılarla üretildiğini tekrarlamaya gerek yok sanırım bu satırlardan…  Estetik ile de sanata geçiş yapabiliriz buradan!

Uşak’ta bu yıl beşincisi düzenlenen Cumhuriyet’in Aydınlığında Sanat Festivali’ne (CAS FEST); Erdoğan Ergün ve Gökhan Okur ile davetle katılıp, temsiliyetimizi başarıyla gerçekleştirdik.  Kim, Yong Moon, Amin Siminmaram, Ulla  Shemeikka, Ahmet İmami, Aziz Jon Ochilov, Osman Merttopçuoğlu, Kamile Coşkun, Ayşe Vanlıoğlu, Aziz Özdemir, Nazende Özkanlı, Fahrettin Öztürk, Selin Şahin, Gürkan Şen,  İsmail Gündoğan,  Sinem Akın, Sadet Metin,  Gülendam Özcan ve Doğuş Bakan’ı isimleriyle; Doğukan Alsay, Mustafa Kozak, Mehmet Arslan Güven ve özellikle Mert Kılınç’ı teşekkürle anmak isterim.

Oldukça verimli bir süreçti, üç tane farklı iş bıraktık orada, bir de izimizi!  Bu tür festival ya da çalıştaylarda özveri ve hoşgörünün, sorunların üstesinden gelmede önemli etkenler olduğunu söylemek doğru bir tespit olacaktır.  Kuşkusuz; şans ona hazır olana güler de, sorun kime gelir dadanır orası bir muamma. Çalıştaydan bu sayfaya taşıdığım fotoğrafın birinde TC. Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Volkan BOZKIR,  Uşak Valisi Seddar YAVUZ, Belediye Başkanı Nurullah CAHAN ve Uşak Milletvekili Mehmet ALTAY ile görülmekteyim.  Diğer fotoğrafta ise genç katılımcı arkadaşlardan bir grup var, çalıştay onlarla keyifliydi!  Cumhuriyet’in Aydınlığında Sanat Festivali’nden sonra KKTC’ye mutlu olarak döndük.  Mesele, biraz da adım atmakla ilgili…

Tekrar olacak ama; böylesi çalıştayların düzenlenmesinin, hem sanatın geniş kitlelere yayılması, hem de kurumların eser sahibi olması açısından iyi bir çözüm olduğuna inanıyorum.  Daha önce katıldığım çalıştaylarda bu durumun yabancı sanatçılar açısından da bir misyonu yerine getirmek olarak algılanıp memnuniyetle karşılandığına tanık olmuştum.  Sivil toplum örgütlerinin ve akademik kurumların desteğinde gerçekleşen bu tür etkinliklerin, sanat açısından topluma çok önemli kazanımlar getirdiğini bir kere daha belirtmek isterim.

Yalnızca KKTC’de değil; uluslararası düzeyde, bilimin ve sanatın her alanında kendisinden beklenen her türlü desteği sunma konusunda örneklik yapan, Yakın Doğu Üniversitesi’nin çatısı altında; 11-19 Kasım 2014 tarihleri arasında, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi’nin Uluslararası Resim Çalıştayı düzenlenecek.  Akdeniz’in bu bölgesinde ve yakın coğrafyada benzeri olmayan, yalnızca öğrencilere yönelik düzenlenen ve artık bir marka değere dönüşen AKADEMİADA ve İKİDEBİR’lerden sonra; ustalarla gerçekleştirilecek bu resim çalıştayı yeni bir başlangıcın daha ilk adımı olacak!

Ufukta; Bangladesh’in başkenti Dhaka’da bu yıl onltıncısı düzenlenecek olan Asya Bienali de var!

Eğitim alın, mutlu olun, sanata yakın kalın…