Kıbrıs Postası, YAKINDAN SANAT köşe yazısı no:91
Bir yüksek öğretim programına yerleşme umudu ile tercihlerini yapan adaylar; üniversitenin bulunduğu şehir, seçilen bölümün kalitesi, akademik kadro, ulaşım imkânı, kalacak yer, burs gibi birçok ölçütle yaptıkları bölüm veya meslek seçimi ile, artık bu yılın sonucuna ulaştılar. Bunlar arasından, bir yüksek öğretim programına yerleşme hakkını kazananlar, aslında hayatlarının kalan kısmını iki aşamalı bir sınavla şekillendirmiş olduklarını daha kayıt yaptırdıkları ilk gün anlayacaklar... Anlayacaklar anlamasına da gerçeği kabul etmede biraz sıkıntı yaşayacaklar. Çünkü yanlış tercihle sevilmeyen bir mesleğin seçilmesi; iş hayatında başarısızlık, belki de ömür boyu mutsuzluk ve pişmanlık olarak devam edecektir. Oysa, doğru meslek seçimi, adayın kendi yeteneklerine uygun, ilgi, talep ve isteklerini karşılayacak bir meslek alanını tercih etmesi demektir. Doğru bir mesleğin seçilmiş olduğu varsayımı ile hareket etsek bile; sınav kazanmış olmanın benzerler arasında sosyal avantaja dönüştüğü bir başlangıcın daha ilk yılında; beklentilerden uzak, ideal öğrenme ortamı sunmayan okullarda yığınla sorun ile karşılaşıldığında “gerçeğin” soğuk duşunu almak ilk ve en zararsız seçenek olacaktır.
Hele bir de annesinin dizinin dibinde değilse! “Çocuk” için zorluklar çarpanlara uğrar...
O nedenle ilk yıl hep en sıkıntılı yıldır yüksek öğrenimde. Belki de sebeplerden biridir; ÖSYM verilerine göre bu yıl, daha önce üniversiteye kayıt olup yeniden başvuran 403 bin adaydan 97 bini bir daha yerleştirilmiş. Bu sayının büyük çoğunluğunun seçtiği bölüm beklentilerini karşılamadığı için, yeniden sınava girenlerden oluştuğuna inanılıyor!
Nerede ise boşa geçmiş, kararsız bir yılın ardından gelen ikinci yıl. İkinci yıl özellikle programa uyum ve “dersler” açısından daha da zordur.
Üçüncü yıl, bir rahatlama, ben oldum havaları, her şeyi öğrendim, biliyorum sanır birey. O yıl en hızlı geçen yıldır...
Tam da her şey yoluna girdi derken, dördüncü yılın yağmurlu bir Eylül akşamında akla gelir o tabu soru; “mezun olunca ne yapacağım”. İşte dört yıl öncesinden sorulması gereken soru budur! Oysa, bu soruyu en başta sormak lazım, öyleyse biz de başa dönelim: ÖSYM internet sitesinden paylaşılan 2015 LYS yerleştirme sayısal bilgilerine göre sınavsız geçiş yapanlar da dâhil olmak üzere tercih yapma hakkı bulunan 2 milyon 70 bin öğrenciden 1 milyon 239 bin öğrenci form göndererek tercih hakkını kullanmış.
Yine sayısal verilere göre, Üniversitelerdeki 823 bin 739 kontenjandan oluşan lisans ve ön lisans programlarından; lisans programlarına 417 bin 714, ön lisans programlarına 367 bin 236, toplamda 784 bin 950 aday yerleşmiş. Üniversitelerin lisans programlarında 18 bin 770, ön lisans programlarında ise 20 bin 19 olmak üzere 38 bin 789 kontenjan boş kalmış.
Devlet üniversitelerinin lisans programlarında 4 bin 437,
ön lisans programlarında 9 bin 810,
vakıf üniversitelerinin lisans programlarında 7 bin 32,
ön lisans programlarında 8 bin 291,
KKTC'deki üniversitelerin lisans programlarında 6 bin 181,
ön lisans programlarında bin 903,
yurtdışındaki üniversitelerin lisans programlarında bin 120,
ön lisans programlarında 15 kontenjan boş kalmış.
Son sınıf düzeyinde ÖSYS'ye başvuran 891 bin 90 adaydan 475 bin 879'u;
önceki yıllarda bir programa yerleşmemiş 630 bin 635 adaydan 343 bin 515'i,
daha önce yerleşmiş 403 bin 640 adaydan 96 bin 801'i,
bir yükseköğretim programını bitirmiş 156 bin 391 adaydan 46 bin 626'sı,
yükseköğretimden kaydı silinmiş 44 bin 914 adaydan 20 bin 269'u
üniversitelerin lisans, ön lisans programları ile Açık Öğretim Fakültesine yerleşmiş.
Bilindiği üzere; YÖK, tıp fakültelerini tercihte ilk 40 bin ve hukuk fakültelerini tercihte ilk 150 bin başarı sırası şartını bu yıl uygulamaya başladı. Ancak, bu yıla özel olarak KKTC’deki üniversiteleri baraj uygulamasından muaf tuttu. Bunun üzerine birçok aday, bu şartın olmadığı KKTC’deki üniversitelere yöneldi. Bu durum, hem giriş puanlarının gözle görülür şekilde yükselmesine neden oldu, hem de ilgili bölümler nerede ise tüm KKTC üniversitelerinde doldu. Bu yılın en önemli gelişmelerinden biri buydu.
Çok önemli olmasa da bu yıl ikinci bir gelişme daha oldu: Geçen yıl tam da bu zamanlar bu sayfada; Görsel İletişim Tasarımı Bölümlerinin merkezi sistemle öğrenci almaları gerektiği konusunu paylaşmıştım! Evet, bu yıl merkezi sınav ile öğrenci almaya başladılar. Bunun gerçekleşmesinde ne kadar payım var rakamsal olarak bilemem ancak, İstanbul’un ortasında havasından geçilmeyen bazı üniversitelerin Görsel İletişim Tasarımı Bölümlerine tek bir öğrencinin dahi merkezi sınavla yerleşmek istememesi oldukça düşündürücüdür! O bölümler kendi elemanlarını yetiştirip müfredatlarını “yeniden” düzenleyinceye kadar da sorunlar devam edecektir kanaatindeyim. KKTC’de de yanlış istihdam ve devletin burs politikası nedeniyle bu bölümlerin sıkıntılara neden olduğu bilinmekle birlikte, ileride başka sıkıntılar yaşayacakları da öngörülmektedir...
Başka ve daha önemli sıkıntılardan biri de, her yıl özellikle tercih dönemlerinde Türkiye’deki gazete ve TV’lerde KKTC ve üniversitelerine yönelik yayınlanan olumsuz haberlerdir. Aileleri ve adayları kuşku içinde bırakabilecek, her öğrenci coğrafyasında karşılaşılabilecek, münferit örnekli ancak genele mal edilmeye çalışılan, kaldı ki gerçeklik payı düşük haberlerdir bunlar. Bu haber veya yazılarla; vahşi kapitalist sistemin, üniversitelerin ayakta kalma veya “müşteriyi” kendine çekme kampanyalarında özellikle KKTC üniversitelerine sataşmalarını, rekabetteki bu “yanlış” davranışın hele de muhatapları tarafından hoş karşılanabileceğini hiç sanmıyorum.. Bunu konuya özellikle değindim, çünkü ek kontenjanlar ve yetenek sınavı ile yapılacak tercihlerde KKTC üniversitelerine gelmek isteyenlere yönelik, biçimi nedeniyle “engelleyici” denilebilecek çalışmalar ortalarda geziyor bile...
Bu tutumlara cevaben ve yakinen bildiğim için; öğrencilerin barınma, yurt ve diğer sosyal imkânları, üniversitenin bulunduğu bölgenin kültürel gelişimine katkıda bulunması, öğrencileri sisteme katması, öğrencilere sunulan kendini geliştirme ortamı, kütüphane, laboratuar, sosyal ve sportif olanaklarının varlığı ve kullanılabilirliği, üniversitenin coğrafi konumu, bulunduğu kent ve diğer altyapı olanakları, ulaşım kolaylıkları açılarından bakıldığında Lefkoşa’daki Yakın Doğu Üniversitesinin Türkiye’deki pek çok üniversiteden çok daha iyi durumda olduğu, kıyaslanınca rahatlıkla görülecektir diyebilirim.
Yazının bundan sonraki kısmına iki “kazanma” şansından daha söz ederek devam edelim. Bunlardan birincisi; Yükseköğretim programlarının 2015-ÖSYS sonuçlarına göre (sınavsız geçiş dahil) yapılan genel yerleştirme sonunda boş kalan veya kaydolmama nedeniyle dolmayan kontenjanlarına, ÖSYM tarafından 17-21 Ağustos 2015 tarihleri arasında merkezi olarak “ek yerleştirme” yapılacağı ilgili kurum tarafından duyurulmuştur, biz de paylaşalım. İkincisi ise; yetenek sınavı ile öğrenci alan Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültelerinin bölümlerinin sizi beklediğidir. Bunlar bu yıl için son şansınız olabilir... Geçen yıl da yazmıştım “mesele hangi bölümün koridorunda yürüyeceğinizdir. Tavsiyem; kendi yolunuzda kararlılıkla, sağlam adımlarla geleceğinize koşmanızdır.”
Şansınız bol, yolunuz açık, istatistikler lehinize olsun…
Kazanın, eğitim alın, sanata yakın kalın…
Bir yüksek öğretim programına yerleşme umudu ile tercihlerini yapan adaylar; üniversitenin bulunduğu şehir, seçilen bölümün kalitesi, akademik kadro, ulaşım imkânı, kalacak yer, burs gibi birçok ölçütle yaptıkları bölüm veya meslek seçimi ile, artık bu yılın sonucuna ulaştılar. Bunlar arasından, bir yüksek öğretim programına yerleşme hakkını kazananlar, aslında hayatlarının kalan kısmını iki aşamalı bir sınavla şekillendirmiş olduklarını daha kayıt yaptırdıkları ilk gün anlayacaklar... Anlayacaklar anlamasına da gerçeği kabul etmede biraz sıkıntı yaşayacaklar. Çünkü yanlış tercihle sevilmeyen bir mesleğin seçilmesi; iş hayatında başarısızlık, belki de ömür boyu mutsuzluk ve pişmanlık olarak devam edecektir. Oysa, doğru meslek seçimi, adayın kendi yeteneklerine uygun, ilgi, talep ve isteklerini karşılayacak bir meslek alanını tercih etmesi demektir. Doğru bir mesleğin seçilmiş olduğu varsayımı ile hareket etsek bile; sınav kazanmış olmanın benzerler arasında sosyal avantaja dönüştüğü bir başlangıcın daha ilk yılında; beklentilerden uzak, ideal öğrenme ortamı sunmayan okullarda yığınla sorun ile karşılaşıldığında “gerçeğin” soğuk duşunu almak ilk ve en zararsız seçenek olacaktır.
Hele bir de annesinin dizinin dibinde değilse! “Çocuk” için zorluklar çarpanlara uğrar...
O nedenle ilk yıl hep en sıkıntılı yıldır yüksek öğrenimde. Belki de sebeplerden biridir; ÖSYM verilerine göre bu yıl, daha önce üniversiteye kayıt olup yeniden başvuran 403 bin adaydan 97 bini bir daha yerleştirilmiş. Bu sayının büyük çoğunluğunun seçtiği bölüm beklentilerini karşılamadığı için, yeniden sınava girenlerden oluştuğuna inanılıyor!
Nerede ise boşa geçmiş, kararsız bir yılın ardından gelen ikinci yıl. İkinci yıl özellikle programa uyum ve “dersler” açısından daha da zordur.
Üçüncü yıl, bir rahatlama, ben oldum havaları, her şeyi öğrendim, biliyorum sanır birey. O yıl en hızlı geçen yıldır...
Tam da her şey yoluna girdi derken, dördüncü yılın yağmurlu bir Eylül akşamında akla gelir o tabu soru; “mezun olunca ne yapacağım”. İşte dört yıl öncesinden sorulması gereken soru budur! Oysa, bu soruyu en başta sormak lazım, öyleyse biz de başa dönelim: ÖSYM internet sitesinden paylaşılan 2015 LYS yerleştirme sayısal bilgilerine göre sınavsız geçiş yapanlar da dâhil olmak üzere tercih yapma hakkı bulunan 2 milyon 70 bin öğrenciden 1 milyon 239 bin öğrenci form göndererek tercih hakkını kullanmış.
Yine sayısal verilere göre, Üniversitelerdeki 823 bin 739 kontenjandan oluşan lisans ve ön lisans programlarından; lisans programlarına 417 bin 714, ön lisans programlarına 367 bin 236, toplamda 784 bin 950 aday yerleşmiş. Üniversitelerin lisans programlarında 18 bin 770, ön lisans programlarında ise 20 bin 19 olmak üzere 38 bin 789 kontenjan boş kalmış.
Devlet üniversitelerinin lisans programlarında 4 bin 437,
ön lisans programlarında 9 bin 810,
vakıf üniversitelerinin lisans programlarında 7 bin 32,
ön lisans programlarında 8 bin 291,
KKTC'deki üniversitelerin lisans programlarında 6 bin 181,
ön lisans programlarında bin 903,
yurtdışındaki üniversitelerin lisans programlarında bin 120,
ön lisans programlarında 15 kontenjan boş kalmış.
Son sınıf düzeyinde ÖSYS'ye başvuran 891 bin 90 adaydan 475 bin 879'u;
önceki yıllarda bir programa yerleşmemiş 630 bin 635 adaydan 343 bin 515'i,
daha önce yerleşmiş 403 bin 640 adaydan 96 bin 801'i,
bir yükseköğretim programını bitirmiş 156 bin 391 adaydan 46 bin 626'sı,
yükseköğretimden kaydı silinmiş 44 bin 914 adaydan 20 bin 269'u
üniversitelerin lisans, ön lisans programları ile Açık Öğretim Fakültesine yerleşmiş.
Bilindiği üzere; YÖK, tıp fakültelerini tercihte ilk 40 bin ve hukuk fakültelerini tercihte ilk 150 bin başarı sırası şartını bu yıl uygulamaya başladı. Ancak, bu yıla özel olarak KKTC’deki üniversiteleri baraj uygulamasından muaf tuttu. Bunun üzerine birçok aday, bu şartın olmadığı KKTC’deki üniversitelere yöneldi. Bu durum, hem giriş puanlarının gözle görülür şekilde yükselmesine neden oldu, hem de ilgili bölümler nerede ise tüm KKTC üniversitelerinde doldu. Bu yılın en önemli gelişmelerinden biri buydu.
Çok önemli olmasa da bu yıl ikinci bir gelişme daha oldu: Geçen yıl tam da bu zamanlar bu sayfada; Görsel İletişim Tasarımı Bölümlerinin merkezi sistemle öğrenci almaları gerektiği konusunu paylaşmıştım! Evet, bu yıl merkezi sınav ile öğrenci almaya başladılar. Bunun gerçekleşmesinde ne kadar payım var rakamsal olarak bilemem ancak, İstanbul’un ortasında havasından geçilmeyen bazı üniversitelerin Görsel İletişim Tasarımı Bölümlerine tek bir öğrencinin dahi merkezi sınavla yerleşmek istememesi oldukça düşündürücüdür! O bölümler kendi elemanlarını yetiştirip müfredatlarını “yeniden” düzenleyinceye kadar da sorunlar devam edecektir kanaatindeyim. KKTC’de de yanlış istihdam ve devletin burs politikası nedeniyle bu bölümlerin sıkıntılara neden olduğu bilinmekle birlikte, ileride başka sıkıntılar yaşayacakları da öngörülmektedir...
Başka ve daha önemli sıkıntılardan biri de, her yıl özellikle tercih dönemlerinde Türkiye’deki gazete ve TV’lerde KKTC ve üniversitelerine yönelik yayınlanan olumsuz haberlerdir. Aileleri ve adayları kuşku içinde bırakabilecek, her öğrenci coğrafyasında karşılaşılabilecek, münferit örnekli ancak genele mal edilmeye çalışılan, kaldı ki gerçeklik payı düşük haberlerdir bunlar. Bu haber veya yazılarla; vahşi kapitalist sistemin, üniversitelerin ayakta kalma veya “müşteriyi” kendine çekme kampanyalarında özellikle KKTC üniversitelerine sataşmalarını, rekabetteki bu “yanlış” davranışın hele de muhatapları tarafından hoş karşılanabileceğini hiç sanmıyorum.. Bunu konuya özellikle değindim, çünkü ek kontenjanlar ve yetenek sınavı ile yapılacak tercihlerde KKTC üniversitelerine gelmek isteyenlere yönelik, biçimi nedeniyle “engelleyici” denilebilecek çalışmalar ortalarda geziyor bile...
Bu tutumlara cevaben ve yakinen bildiğim için; öğrencilerin barınma, yurt ve diğer sosyal imkânları, üniversitenin bulunduğu bölgenin kültürel gelişimine katkıda bulunması, öğrencileri sisteme katması, öğrencilere sunulan kendini geliştirme ortamı, kütüphane, laboratuar, sosyal ve sportif olanaklarının varlığı ve kullanılabilirliği, üniversitenin coğrafi konumu, bulunduğu kent ve diğer altyapı olanakları, ulaşım kolaylıkları açılarından bakıldığında Lefkoşa’daki Yakın Doğu Üniversitesinin Türkiye’deki pek çok üniversiteden çok daha iyi durumda olduğu, kıyaslanınca rahatlıkla görülecektir diyebilirim.
Yazının bundan sonraki kısmına iki “kazanma” şansından daha söz ederek devam edelim. Bunlardan birincisi; Yükseköğretim programlarının 2015-ÖSYS sonuçlarına göre (sınavsız geçiş dahil) yapılan genel yerleştirme sonunda boş kalan veya kaydolmama nedeniyle dolmayan kontenjanlarına, ÖSYM tarafından 17-21 Ağustos 2015 tarihleri arasında merkezi olarak “ek yerleştirme” yapılacağı ilgili kurum tarafından duyurulmuştur, biz de paylaşalım. İkincisi ise; yetenek sınavı ile öğrenci alan Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültelerinin bölümlerinin sizi beklediğidir. Bunlar bu yıl için son şansınız olabilir... Geçen yıl da yazmıştım “mesele hangi bölümün koridorunda yürüyeceğinizdir. Tavsiyem; kendi yolunuzda kararlılıkla, sağlam adımlarla geleceğinize koşmanızdır.”
Şansınız bol, yolunuz açık, istatistikler lehinize olsun…
Kazanın, eğitim alın, sanata yakın kalın…