Sunday, July 27, 2014

Filistin, Soma, akademi

Kıbrıs Postası, YAKINDAN SANAT köşe yazısı no:37


Gündemde ne vardı bu hafta diye sorduğumda, sosyal medya “ne yoktu ki” diye yanıtladı beni. Üniversitelerin ilan edilen kontenjanları, bunları tercih edenler ve yerleştirilenler ile ilgili bir konu çok da yerinde olurdu aslında. Ancak ve doğal olarak beni de ilgilendiren; KKTC’deki üniversitelerin kontenjan durumları ile ilgili bir yazı; okuduğunuz bu sayfa için daha yerine uygundur düşüncemi sözcüklemeden önce; ilgili verilerin yayınlanmasına ihtiyacım vardı.

Bu bekleme sürecinde göz attığım gazete sayfalarından aklıma koca bir soru takıldı: Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bir Müslümanın maden ocağındaki ölümü, neden İsrail’in bir Filistinli Müslümanı öldürdüğü kadar ses getirmiyor akademik dünyada?  Akademi ile ne alakası var bu işin, diye sorulabilir.  Ben de sordum ve bu nedenle yine de akademi diyeceğim. Çünkü, üniversitelerin en üst seviyesindeki yöneticileri olan Rektörlerin bir bildirisi nerede ise tüm “Türkiye” medyasında yayınlandı.  Sekiz maddelik bildiride  “…İsrail’deki üniversitelerle, her türlü akademik, kültürel ve sosyal ilişkilerimizi sonlandıracağımızı…”  Bu görüşle beraber “İsrail yönetimine karşı tepki koyan Musevi bilim insanlarına destek olacağımızı…” yazıldığı için de, hem üniversite, hem de akademi diyeceğim bir defa daha…

Tamamen iyi niyetle yayınlandığına inandığım söz konusu bildirinin sahipleri olarak “Türkiye Üniversiteleri Rektörleri” sıfatı ile Sayın Rektörler; sadece bu başlık deyişi üzerinden yürüyecek yeni bir “coğrafya siyaseti” polemiğinin sebebi olabileceklerini mutlaka düşünmüşlerdir. Bildiriyi okuduğumda benim aklıma hemen çok yakın zamandan; Soma’da ölen yüzlerce “Türkiyeli” vatandaşın, bu mübarek Ramazan ayında sofralarında “keder, acı ve gözyaşı ile açılan  iftarları” geldi.  Musul’da kaçırılan diplomatlar ve aileleri, orada işgal edilen “vatan” toprağı geldi.  Lice’de gönderden indirilen “Türkiye Cumhuriyeti” bayrağı…  İnsanlık dramlarına kayıtsız kalınmayacaksa; örneğin Suriye’de yaşananlar, Irak'ta Türkmenlere yapılanlar, Sudan’da Darfur katliamı da unutulmamalıdır.  Ayrıca hatırladığım; Sayın Rektörlerin en son Mısır’daki siyasi duruma ilişkin yayınladıkları bir bildiri vardı.  Akademik, bilimsel, sanatsal, siyasi, sosyal, ulusal, uluslararası vs. tüm olan bitene karşın; geçen yaklaşık bir yıllık süre içinde Sayın Rektörlerin yayınladıkları başka bir bildiriyi ben hatırlamıyorum.

Sayın Rektörler Mısır için yayınladıkları, aynen sonuncusu ya da ikincisi gibi, politik yönü ağır bastığı söylenebilecek bildiri sebebiyle ne elde ettiler; ne gibi akademik ya da (uluslararası bir amaç için yayınlandığından) diplomatik dönüşü oldu o bildirinin?

Muhtemelen bir yarar sağlanmış olmalı ki, aynı içerikle yeni bir bildiri yayınlandı.  Bu ikinci bildiri, eğer bir canın hayatta kalmasına katkı koyacaksa, ne mutlu!

Başka bir soru daha geliyor insanın aklına; özellikle son yıllarda akademik camiada hep hedef olarak gösterilen, dünyadaki ilk 500 üniversite arasına girme yarışında, bu bildirinin bir motive edici etkisi olacak mıdır?  2023, 2053, 2071 gibi tarihleri ajandasına almış ve bunun için gereğini yapmakta olan bir siyasi erke; yerleşik değer yargıları ya da politik güç dengesine göre ayak uydurmaya çalışılıyor izlenimi bırakmak; dört yıllık bir süre için görevlendirilmiş akademisyenleri ve yönettikleri kurumları uluslararası ranking listelemeleri yapılırken etkiler mi bilemiyorum.  Sayın Rektörler bunu da tartışmıştır mutlaka…

Uluslararası önemde ranking listelerinde yer alan kaç tane “Türkiye Üniversitesi” var ve bunların kaç tanesinin rektörü imzalamıştır bu bildiriyi acaba?  Tümü imzalarsa ne değişir? Uluslararası başarıları ile Türk Akademisinin gururu ODTÜ’nün; dengeli ve insanlık onurunu savunma yaklaşımlı açıklamasından bir cümle paylaşmak isterim: "Ne yazık ki Gazze’de yaşananların yanında bugün Suriye ve Irak’ta da katliam, şiddet ve nefret hüküm sürmekte, çok sayıda insanın yurtsuzlaştığı ve sığınmacı konumuna düştüğü tüm bölge, istikrarsızlığa sürüklenmektedir."  Burada başka bir soru daha sormak gerekiyor; farklı ülkelerden; kaç tanesinin listelerde ilk 500’e giren üniversitelerinden, nerede ise on gündür süren İsrail’in kara harekatına kınama gelmiştir?  Ya da “Türkiye Üniversiteleri’nin” üyesi olduğu uluslararası örgütlerin hangisinden destek kararı çıkmıştır?

Esasında sorun; Osmanlı coğrafyasını 21.yüzyılda re-design ederek, enerji merkezli yeni bir ekonomik paylaşım modelinin burada uygulanmaya çalışılmasıdır.  Bence sorunun kaynağı, adına büyük ortadoğu projesi denilen bu modeldir.  Gazze’deki insanlık dramının sebebi de budur.  Amerika Birleşik Devletleri tam da burada kendini açıkça belli etmiş ve maalesef bu modelde Müslümanlara “keder, acı ve gözyaşı ile açılan iftarlar” reva görülmüştür.  Bayramda da Filistinli çocuklara şeker yerine bombalar düşmüştür.  Sayın Rektörler bunu da görmektedirler mutlaka…

Soma dahil, dünyanın hiçbir coğrafyasında; ne bu bayram günü, ne de yarın; keder, acı ve gözyaşı olmasın!

Herkes evinde huzurla uyusun! Bayramınız kutlu olsun.

Barış olsun, bilim olsun, kontenjanlar dolsun, sanat da olsun…

No comments:

Post a Comment