Bir eksildim
Benim için başlaması en zor yazılar ölüm içeren yazılardı hep. Türlü türlü ölümler. Gördüm ki, özellikle hocalarımın ölümleri beni hep eksiltmişler. Göçerseniz ve ulaşamamak endişesi varsa içinizde, bir daha görememek ürpertisi, kendinizle göz göze gelmekten korkarsınız… Kalbiniz anılara çeker sizi, aklınız ayak direr. Alışkanlıklarınızın direnci yetmez size, gücünüz yiter, zayıf düşersiniz. Sonuç; her ölenle siz de eksilirsiniz. Hem giden hem de anılarınız eksiltir sizi. Bir fotoğraf, bir kenara karalanmış bir yazı, bir resim ve yalnız başınıza ve eksik kalırsınız.
Haberi aldıktan sonra; düşünür durursunuz da bir cümle dizemezsiniz kâğıda. Kıvranmalarınız nafile kalır. İçiniz burkulur, acır, kavrulur, yanar. Harfler, kelimeler, cümleler gözünüze dolar, ekran buğulanır da derin bir nefes dahi çekemezsiniz.
Fotoğrafları çekinerek çıkarırsınız arşivden, bir daha asla yan yana gelemeyeceğiniz fikri çivilenir aklınıza, döner durur başınız. Acımsı bir gülüş yayılır yüzünüze, duruş bir başka gelir, gülüş bir başka… O an’a gidersiniz tekrar, imkansızı beklersiniz. Hele de öğretmeninizse bu; her söylediğini, her yaptığını kayda almak istersiniz. Öğrenecek daha ne kadar çok şey varmış diye hayıflanırsınız. Yeniden yeniden yakalamaya çalışırsınız o şansı. Ya da zamanı bir çırpıda geri getirmek.
Kısaca paha biçilmezdir onlarla geçirdiğiniz zaman, kaçırmak istemezsiniz. Ne olursanız olun, ne kadar bilirseniz bilin, yine de öğrenirsiniz onlardan. Elbette sadece akademik veya mesleki bilgiler değil bu sözünü ettiğim. Yaşanmışlıklardır bunlar; kitaplarda geçmeyen anılar, deneyimler, hayati bilgiler…
Sen ne iyi bir okuldun, adın gibi özel, mabet gibi mimarinle güzel, hocaların kadar güçlü, yetiştirdiklerin kadar köklü, öğrencilerin kadar renkli… Ne şanslıymışız meğer… Oya Kınıklı hocamın Gazi’de öğrencisi olmuştum. O dört yıl hızlı bir film şeridi gibi geçti gözümün önünden. Kararlılık, ilkeli olmak, öğrencileri korumak, yol yordam göstermek ve mutlaka çözüm bulmak… Gerektiğinde dobra dobra sözü yerine oturtmak… Ne iyi bir öğretmendin sen, kim bilir benim gibi kimlerin daha yoluna ışık tuttun… 1981’deki öğretmenler günü sergisine rakursik bir desenimi seçmişti hocam, dünyalar benim olmuştu! 2003’de Profesör oluşumu, 2004’de Devlet ödülü almamı hocamla paylaşmıştım. Sonra Kıbrıs macerası…
2 Nisan 2008’de “KKTC’ye hoş geldiniz canım hocam”a verilen “hoş bulduk, sizi iyi gördüm ama biraz kilo almışsınız” cevabı ile 5 Nisan 2008’de “hoşça kalın, sizinle gurur duydum evladım” arasında geçen ve şimdi beni ağlatan o sürenin ne kadar değerli olduğunu o zaman da biliyordum elbette ama…
Bir bahane ile; hocamı 15 Eylül 2012’de Eskişehir’de ziyaret ettik eşimle, son görüşmemizmiş.
Şimdi artık hocam yok, bir eksildim…
Marburg, 2018.12.06
No comments:
Post a Comment