Monday, December 16, 2013

Sanat, Müze ve bir Örnek 

Uğurcan Akyüz
Kıbrıs Postası, YAKINDAN SANAT köşe yazısı no:05
14 Aralık 2013 Cumartesi, Lefkoşa

Yakından Sanat köşesinde yazılarımı yayınlamaktan keyif aldığım Kıbrıs Postası gazetesinin 11 Aralık 2013 Çarşamba günü “Sanatta Sınıfta Kaldık” başlığı ile müze kurulmasına ilişkin nerede ise iki sayfa yer ayırmasını, sanatla uğraşan biri olarak takdirle karşıladım. Değişik yaş gruplarından ve disiplinlerden altı kişi ile röportaj yapılmıştı.  Bu tür röportajlar genellikle spontane konuşmalar olarak aktarılsa da arkasında belli bir birikimin olduğu varsayılır.  O nedenle yazılanların bütününe katılmamakla beraber; gerek gazete, gerekse demeç verenler açısından oldukça önemli bir iş başarıldığına inanıyorum..  Gazetenin ele aldığı konudan memnuniyet duyduğumu kesinlikle belirtmek isterim.

Hükümette konuyla ilgili bazı makamların “sanat müzesi kurulması” yönünde çabası olduğunu biliyorum.  Günümüz politikacıları eskiden olduğu gibi “işsizlik, yalan, talan, dolan” söylemlerine daha az; ama “demokrasi, insan hakları vb. gibi konulara daha çok yer vermekteler.  Hatta farklı zaman ve coğrafyalarda farklı içerikle sanata da dokunmaktalar. Ancak; tabana yönelik siyaset yapan partilerin sanata genellikle eleştirel yaklaştıkları da açıktır.  Bunun, yakın coğrafyadan pek çok güncel örneği hala hafızalarımızdadır.  Yine hafızalarımıza yerleşmiş müze, anıt/heykel veya anıtsal/mimari yapıların “kent kimliğinde” ne derece etkili olduklarını çağın insanı bilir.  Mesele siyasette, akademide ya da herhangi bir diğer kuruluşta “bilen” insanların var olması, ya da sayısıdır aslında.  Bu nedenle bir döneme ya da bir kuruma damga vuracakların sanatı önemsemeleri geleceğe taşınmaları açısından onlara yararlı olabilir.

Hacettepe Üniversitesi Sanat Müzesinin kuruluşuna tanık olmuştum.  O dönemdeki Rektörümüz Prof.Dr. Tunçalp Özgen’in ilgili birim ve kişilerle başarılı bir işbirliği kurması sayesinde müze kurulmuştu.  Üstün gayretlerin sonuçlanarak müzenin açılmasından, kurum olarak büyük bir mutluluk ve gurur duymuştuk.

O sıralar benim “proje yürütücüsü” sıfatıyla ayrıca bir rolüm daha vardı! Halen YDÜ Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesinde birlikte görev yaptığımız Dr. Gökhan Okur’un da içinde olduğu bir ekip ile müzenin “görsel kimlik, katalog ve tanıtıcı ürünleri” için bir proje yapmıştık.  Çalışmalarımız halen kullanılmaktadır.  Sonrasında yaklaşık iki buçuk yıl o müzenin müdürlüğünü de yaptım.  Dönemimde, kurum bütçesinden tek kuruşluk ödeme yapmadan ikiyüze yakın eser kazandırdım müzeye…  Bıraktığım şekliyle müzenin kurumsal kimliğe katkısını şimdilerde basından izliyorum.  Selam olsun!

Türkiye’de; müzesi olan üniversitelerin sayısında son yıllarda önemli bir artış olması, sanata karşı toplumsal duyarlığın geliştirilmesi açışından önemli bir göstergedir diye düşünüyorum...

Gelişmiş ülkelerdeki gibi, buralarda sermayenin sanattan haberdar olması, hatta onu yatırım aracı olarak değerlendirmesi daha çok zaman alacak gibi…

Her yerde sanatın gelişmesi, güçlendirilmesi yönündeki girişimlerin destek bulması, KKTC’de ise yukarıdaki “Sanatta Sınıfta Kaldık” başlığı yerine, umarım kısa bir süre sonra Kıbrıs Postası’nda “Sanatta Sınıfı Geçtik” başlıklı yazılar okuyabilmemiz dileğimle.

Değerli ve sanatla yakın kalın!

No comments:

Post a Comment