Monday, November 25, 2013

SANAT, SİYASET VE DEĞER

Uğurcan Akyüz
Kıbrıs Postası, YAKINDAN SANAT köşe yazısı no:02
24 Kasım 2013 Pazar, Lefkoşa


Sanat ve siyasetin toplumdaki önemi, her iki kavramın da haklarında en çok konuşulanların başında gelmelerinden anlaşılabilir. Her düzeyde birbirine oldukça yakın duran hatta birbirinden ayrılamayan bu ikili birbirinden çok da yararlanır.  Sanat, siyaset, spor ve seks ile birlikte tamamlanacak sosyolojik “s dörtlemesi”nin ilk ikisi hakkında duyduğum kaygıları Kıbrıs Postası’nın basılı hayata geçişinin ikinci pazarında tartışmak istedim.
Sanatın her şeyden önce bir başkaldırı olduğu genel olarak kabul görmüştür. Sistemle en uyumlu ressam tarafından çizilen, tamamen estetik kaygılarla oluşturulmuş bir resme bile; içerik veya konusu açısından bakıldığında tam da apolitik olduğu için politiktir denilebilir. Bunun tam karşıtı ise; sanatçının iktidarı eleştirdiği, kendince yolunda gitmeyeni renkle, biçimle, formla, sesle veya başka bir araçla gösterip, teknikle oluşturduğu, ya da bir siyasi görüş doğrultusunda kurguladığı eserlerle örneklenebilir. Bu nedenledir ki; pek çok siyasinin sanatçı, pek çok sanatçının da siyasetçi tanıdığı vardır. Bu durum rastlantısal değildir ve her iki alan birbirine güç katar. Bu katkının “alan müdahalesi” ya da “alan tacizine” dönüşmemesi özlenir.
Başka bir yazının konusu olacak alan müdahalesinin yeterli veya yetkin uzmanlarca pek de tasvip edilmediği bilinmektedir. “S dörtlemesi” tartışmalarının yalnızca sosyolojik bir kendi kendini tatmin olabileceği, buna koşut olarak da profesyonel değerleri ucuzlaştırdığını hatırlatmakta da yarar var diye düşünüyorum. Bu ucuzlaştırmanın dayanağında  -maalesef-  sanatsal görüngülerin eder cinsinden ifadesi gerçeği vardır.  
Estetik değerler de tüm diğer sosyolojik değerler gibi ancak ekonomi bağlamında açıklanıyor. Burada bireyin alansal yetersizliğini gizlemek için kullanılan “farklı” ilişkilerin ve ötekini değersizleştirme çabalarının altında “çıkar” ya da “fayda değeri” sorunlarının olduğu söylenebilir.  En açık biçimiyle akademik çalışmalarda disiplinlerarasılığın arzulandığı ve takdir edildiği son yıllarda değerlerin erozyona uğradığının tanığı olmak pek de içaçıcı bir sonuç değildir.  Geçerliliğini yitirmeye başlayan değerlerle birlikte, sanatsal değer kaybının da hızlandıracağını ön görmek pek de zor olmasa gerek.  Olağanüstü ve kendine özgü bir çabanın sonucu olarak gördüğümüz sanat eserine biçtiğimiz değer daha önce de söylediğim gibi; sanatın, siyasetin ve ekonominin ortak değeridir.
KKTC’deki sanat gündeminin ön saflarında Cumhuriyet Resim Sergisi, siyasetinde ise zamların olması bu ikili ilişkinin sıcaklığı hakkında  -şimdilik- olumsuz bir örnek olarak yorumlanabilir. Ancak; geleneksel olarak adanın sosyolojik yapısı gereği son otuz yıl içinde özellikle kimlik, aidiyet ve ulus kavramları etrafında şekillenerek siyasileşmiş bir sanat üretimi varken, şimdilerde daha çok estetik sorunların ön planda olduğu yönünde bir değerlendirme de mümkün görünüyor.  

Değerli ve sanatla kalın!