Sunday, July 12, 2015

Birinciler, mezunlar, törenler

Kıbrıs Postası, YAKINDAN SANAT köşe yazısı no:88



Salı günü düzenlenen mezuniyet törenleri ile bir akademik yılı daha geride bırakmış olmanın huzurunu paylaşmak isterim bu hafta da sizlerle. Kısaca; tören salonundan çıktığımda hafiflemiştim… Yorgunluğumu takdir edersiniz. Aşağıda verdiğim  konuşmamın içinde geçen “çözüm”, bu haftaki yazıma çıkış bulmaya bir kere daha yardımcı oldu... Şöyle ki; törenlerde yapılan konuşmaları hem yazılı halde paylaşmak; hem de mezunlarımızın duygularını doğrudan kendilerinden aktarmak iyi ve kolay bir çözüm olabilirdi benim yorgunluğuma!

Öyleyse hemen başlayalım; YDÜ Mimarlık Fakülte birincisi Sinem Yıldırım’ın konuşmasını izni ve teşekkürlerimle sunuyorum:

“Mimarlık fakültesi öğrencisi olmak zordur,ciddi bir sorumluluk,disiplin ve özveri gerektirir. Öncelikle çok zorlu bir yarıştan geçip üniversiteye girersiniz ve hemen ardından daha zor olan maratonu koşarak uykusuz geceler eşliğinde sonlandırırsınız. Ve artik uzun yıllardır hayalini kurduğunuz bir mesleğe sahip olmak üzere mezun olup mimar olmuşsunuzdur.

Aslında sonlandırdığınızı düşündüğünüz bu zorlu maraton yepyeni başlangıçlara kapı açacak olan bir başlangıç çizgisidir. Çünkü esas mücadele mezuniyetten sonra başlayacaktır. 

Lisans hayatimiz boyunca bizi bir nakış gibi isleyen değerli öğretim üyelerine, bize bu imkanları sağlayan üniversite yöneticilerimize ve hiçbir zahmetten kaçınmayıp beni bugünlere getiren her zaman yanımda olan aileme ve yanımda olamayan ancak varlığını her zaman hissettiğim babama ve bugün burada mutluluğumuza tanık olan herkese teşekkür ederim...”

Törende fakültenin Uluslararası öğrencileri adına Natalia Onofrei, de güzel ve heyecan dolu bir konuşma yaptı. Öğrencilerimden sonra yaptığım konuşmayı, takdir ve alkışları arkama alarak ve bencillik yaparak sunuyorum:

“Hemen konuşmamın başında Kurucu Rektörümüz Dr. Suat İ. Günsel, Mütevelli Heyeti Başkanımız Doç.Dr. İrfan S. Günsel,  üniversitemiz ve Fakültemiz yönetimindeki arkadaşlarıma teşekkür ederim…

Geçen yıl yine bu fakültenin mezunlarına “başarıya ulaşmak” üzerine bir ders vermiştim.  O gün bugün birbirimize adım adım yaklaştık.  Öyleyse bu yıl başka bir şey yapmalıydım… Tam da bu hazırlıklarım sırasında;  vahşi kapitalizmin önemli ikonlarından birinin gençlere 12 öneri diye bir mesajı dolaşıyordu sosyal medyada, bana da denk geldi.  Onlardan bazılarını eledim, bazılarını değiştirdim, işte sizinle paylaşacaklarım:

Hayat adil değil, buna alışsanız iyi olur.

Dünya sizin kendinize saygınızla ilgilenmez. Ama “sen” kendine saygı duy!

Öğretmeninizin gerçekten ters biri olup olmadığına karar vermek için, bir patronla tanışana kadar bekleyin.

Başarısızlığınızda ailenizi suçlamayın. Hata yaptığınızda sızlanmak yerine, onlardan ders alın.

Siz doğmadan önce, ailenizin hayatı şimdiki kadar sıkıcı değildi. Onlar kendi yollarını sizin için yeniden çizdiler.. Sizin için çizdiler, faturalarınızı ödemek için, sizi büyütmek için, buralara kadar getirmek için, yeniden çizdiler kendi yollarını. Onlara hayıflanırken, kendi odanızı derleyip toplamayı hep unuttunuz, artık unutmayın.

Okulunuzda  kazananlar ve kaybedenlerle karşılaştınız. Gerçek hayattaki karşılaşmalar böyle olmayacaktır. Kimi öğrenciler bütünleme şansını kullanır derslerini geçmesi için. Ancak gerçek hayatta kimse size bütünleme şansı vermez.

Bütün yaz boyunca tatil yapamazsınız. Hiç bir patron buna izin vermez. Bu yüzden zamanınızı iyi kullanmalısınız.

Televizyon gerçek hayat değildir. Gerçek hayatta insanlar, işlerine gitmek zorundadırlar.

Bunlar o ikonun öğütlerinden size getirdiklerim idi, peki ÖNERİ nedir?

Beynimiz meraklı bir organdır. Baskı altına almayın, bırakın çalışsın. Merakınızı engellemeyin! Olayların neden ve nasıl olduğunu merak edin. 

Öğrenmenin  en iyi yolu “neden” diye sormaktır.  Hayal kurun...

Yeni bir alışkanlık edinin ve her gün en az 10 defa “neden” diye sorun.  Zamanla beyninizin özel hayatınızda ve iş hayatınızda yeni fırsatlara ve çözümlere daha açık olduğunu fark edeceksiniz.

Sizin için bir sonuç:

Başarı için önce kendinize inanmalısınız, daha sonra harekete geçmeli ve asla vazgeçmemelisiniz.”

Konuşmamın bundan sonraki kısmında şov vardı! Mezuniyet törenlerinde yaptığım o şov vardı…
YDÜ TV stüdyolarında çekilen Yakından Sanat programı, Kıbrıs Postası’nda yayınlanan Yakından Sanat sayfası ve o şov.  KKTC’de keyif aldığım alametifarikalarım!

Rektör Yardımcımız Prof.Dr. Şenol Bektaş’ın konuşması ise her zamanki gibi takdir ve motivasyon doluydu.

Konuşmalardan sonra salondakilere nefes aldıran, nefis bir solo zeybek gösterisini İç Mimarlık Bölümü öğrencimizden  Önder Taş’dan izledik. Önder’e kişisel bir teşekkürüm var!

Ardından diplomaların takdim edilmesine geçildi: YDÜ Mütevelli Heyeti Başkanı Doç.Dr. İrfan Günsel; Sinem Yıldırım, Kerim Gölcük ve Özlem Aksu Şerif’e; KKTC Başbakan Yardımcısı Menteş Gündüz; Aylin Menevşe, Waed Al Ghraba ve Songül Terece’ye; Rektör Yardımcısı Prof.Dr. Şenol Bektaş; Gülçin Tekinalp, Natalia Onofreı ve Melike Uluışık’a, mevcut hocalar da diğer mezunlara diplomalarını verdiler. Törene emeği geçen herkese elbette teşekkür ederim.

Buradan başka bir törene geçelim:

Geçen hafta açtıkları “ciddi” ve başarılı sergi nedeniyle teker teker isimlerini yazdığım YDÜ Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi mezunları adına mezuniyet töreninde konuşma yapan Fakülte birincisi Dicle Özlüses’in söylediklerini de izni ve teşekkürlerimle paylaşıyorum:

“Bugün burada, ben ve arkadaşlarımın yalnızca üniversitemizden mezuniyeti için değil, ayrıca hayatın ta kendisine doğru attığımız ilk adımı kutlamak için bulunuyoruz. Bu kapıdan çıktıktan sonra biliyoruz ki artık hiçbir şey ne bu geçen dört yıl, ne de daha öncekiler gibi olacak... Bir sanat eseri ortaya koymaya çalışmak, bir tasarım yapmak, kısacası derdini estetik kaygı içerecek şekilde insanlara anlatmanın verdiği yük ağır olacak. Neyse ki bunların üstesinden gelecek özgüvenin anlamını sindirerek mezun oluyoruz.

“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir” demişti, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, işte bizler bu damarın acısıyla, tatlısıyla varlığını sağlamayı  boynumuzun borcu biliyoruz...  Zor olacak, ama ne mutlu bizlere ki, bu sorumluluklarla baş edebilmeyi bizlere öğretmiş olan, güçlü bir akademik kadro ile beraberdik.

Değerli hocalarım; durmadan çalışmayı, yeniliğe açık olmayı, vizyonumuzu geniş tutmayı, araştırmayı sizden öğrendik. 

Ve tabii bu aileye dahil olmamızı sağlayan esas ailelerimiz; değerli annelerimiz, babalarımız; bu okulu biz çalışıp bitiriyor olsak da, sizin maddi manevi desteğiniz olmasaydı bunu başaramazdık. Bizleri bu günlere getirebilmek için çok fedakarlıklar yaptınız. Annelerimiz belki  o çok beğendikleri kırmızı eteği alamadı, babalarımız da derbi maçlarını kaçırmak zorunda kaldı ama bence diplomalarımız, fedakarlıklarınıza değdi. Bizler hepimiz ayrı ayrı sorumluluklarının bilincinde, ülkesinin geleceği için çalışacak yeni bir nesil olarak buradan ayrılıyor, hayata atılıyoruz. İyi ki varsınız, iyi ki yanımızdasınız.

Ve değerli mezun arkadaşlarım; umarım hepimiz hayalini kurduğumuz, hak ettiğimizi düşündüğümüz güzel hayatı kendimize sağlarız. Unutmayın bunu sağlamak, kendi elimizde. 

Mutluluk, gurur, biraz da gelecek endişesi içinde kıvranırken, lisans hayatımız boyunca bizlere bilgisini ve desteğini esirgemeyen değerli hocalarımıza, fedakarlıkta sınır tanımayan ailelerimize bugün  burada olup, bu anı paylaşan herkese teşekkür eder, saygılarımı sunarım.”

Öncelikle her iki fakültemizin ve tüm mezunların yolu açık olsun.

Eğitim alın, diploma alın, sanata yakın kalın…