Sunday, August 16, 2015

Yanlılık, kurallar ve reklamlar

Kıbrıs Postası, YAKINDAN SANAT köşe yazısı no:93



Son haftalarda gazetelerde çıkan doğrudan veya dolaylı üniversite reklamlarına baktığım zaman içimden bir ürperti rüzgarı eser kuzeye doğru...  Geçen hafta Vandallık konusunu yazmıştım, türlerini ya da sınıflamasını yapmadan… Özellikle kendine mobbing yapıldığını iddia edenler tarafından  bir sıçrama tahtası olarak da kullanılan Vandallık, “mağdurum” edebiyatı replikleri ile ortalığa dolanan kimi akademisyenlerin durum analizinde  oldukça işe yarar diye düşünüyorum.

Darwin’in "cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır" sözü, üstünde durulması gerekli önemli bir durum tespiti aslında.  Bugün paylaşmak istediğim konu bu çerçevenin içinde olacak.. Peki çerçevede ne var? Bu aralar reklam yapıyorlar mı bilmiyorum ama bir üniversite var Cornell Üniversitesi… O üniversitede çalışan ve doğal olarak araştırma yapan iki akademisyenin çalışmaları çerçevenin biçimini oluşturuyor.  Ben, renk katmaya çalışacağım o çerçevenin içine…

Bu yazı için araştırmalarım sırasında, Dunning-Kruger sendromunu sosyal medyada birilerinin daha paylaştığını gördüm.. Öncelikle siyasi, ekonomik veya sosyal boyutlarıyla, içinde bulunduğumuz coğrafyanın bir türlü dinginleşmeyen gidişatı içinde nefes alamayanların sessiz isyanı mıdır bu paylaşım bilemiyorum. Çünkü; 1999 yılında ortaya atılmış, 2000 yılında Kruger ve Dunning'e psikoloji dalında “Ig Nobel Ödülü” kazandırmış bu görüşün, bugünlerde neden popülerleştiğini tartışmak esas amacım değil bugün. Bu görüş nedir, onu paylaşmak istiyorum.

1865 yılında özel statüde kurulan Cornell Üniversitesi'nin iki psikologu Justin Kruger ve David Dunning;  gündelik hayatta sıklıkla karşılaştığımız ve bir türlü anlam veremediğimiz, kişileri anlatan olayları inceleme altına alarak, çalışmalar yaparlar.. Halk dilinde cahil cesareti denilen kavramı mercek altına alan bu psikologlar, kişinin cesaretinin aslında bilgisizlikten geldiğini savunarak, bu tür kişileri Dunning-Kruger Sendromu yaşayanlar olarak nitelendirirler.  Çok başarılı ve üstün bir kariyere sahip olan kişiler ile bilgisi az olan ve alanında uzman olmadığı halde başarılı bir pozisyona gelen kişileri anlatmaktadır bu sendrom. Çoğu insan bazılarının örneğin; idari pozisyon olarak nasıl ilerlediklerini ya da, alanları olmadığı halde nasıl koltuk tuttuklarını anlayamazlar.  Yine o bazıları kendilerinden  daha düşük bilgiye sahip olduklarına inandıklarının, neden daha üst pozisyonlarda olduklarını merak eder ancak, bu sefer de anlam veremezler. Yine bu bazıları, kendilerine layık gördükleri yerleri başkaları orada olunca yadırgarlar.  İşte; bu ve benzeri düşüncelerin nedenleri, Kruger ve Dunning tarafından anlamlandırılmış, teoriler ile konuya netlik getirilmiştir.  Sonuç ise, akademi ve bilim dünyasına renkli yayınlar kazandırmıştır!

Kruger ve Dunning, algılamada yanlılık eğilimi üzerine fizyolojik ve zihinsel alanda yapılan çeşitli uygulamaların sonucunda şu bulgulara ulaşırlar:

•  Niteliksiz insanlar ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler.
•  Niteliksiz insanlar, niteliklerini abartma eğilimindedirler.
•  Niteliksiz insanlar, gerçekten nitelikli insanların niteliklerini görüp anlamaktan da acizdirler.
•  Eğer nitelikleri, belli bir eğitimle artırılırsa, aynı niteliksiz insanlar, niteliksizliklerinin farkına 
   varmaya başlarlar.

Cornell Üniversitesi'ndeki 45 öğrenci ile bir test yapılır.  Sınav sonunda katılan öğrencilere "nasıl geçti?" diye sorulur.  Öğrencilerin yanıtlarına göre değerlendirmeler şöyledir:

Soruların yüzde 10'una bile yanıt veremeyenlerin “kendilerine güvenleri” tamdır. Onların "testin yüzde 60'ına doğru yanıt verdiklerini" düşündükleri; hatta "iyi günlerinde olmaları halinde yüzde 70 başarıya bile ulaşabileceklerine inandıkları" ortaya çıkar..

Soruların yüzde 90'ından fazlasını doğru yanıtlayanlar ise “en alçakgönüllü” deneklerdir; çünkü onlar soruların yüzde 70'ine doğru yanıt verdiklerini düşünürler!

Tüm bu sonuçlar bir araya getirilir ve Dunning-Kruger Sendromu'nun metni yazılır:

•  “İşinde çok iyi olduğuna” yürekten inanan ‘yetersiz’ kişi, kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve aslında yapamayacağı işlere talip olmaktan hiçbir rahatsızlık duymaz! Aksine her şeyin hakkı olduğunu düşünür!

Kişi; bir konu hakkında ne kadar az biliyorsa, o konu hakkında az olan bilgisi aslında ne kadar az bilgi sahibi olduğunu fark etmesini engellediği için, sanki konuyla ilgili her şeyi biliyormuşçasına bir özgüven kazandırır kendine.

•  Ancak bu ‘cahillik ve haddini bilmeme’ karışımı mesleki açıdan müthiş bir itici güç oluşturur. 

Cehaletin her zaman kişinin güvenin artıracağını savunan psikologlar, bu tür insanlar yetenekli ve bilgili insanların önüne geçtiklerini gözler önüne sermiştir. Ve mesleki hayatında başarılı olduklarını düşünen bu kişiler, hak ettikleri pozisyonda olduklarını düşünerek, kaliteli yaşamaya devam ederler.

•  ‘Eksiler’ kariyer açısından ‘artıya’ dönüşür.
•  Sonuçta, ‘kifayetsiz muhterisler’ her zaman ve her yerde daha hızlı yükselirler…

Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar çalışma hayatında ‘fazla alçakgönüllü' davranarak öne çıkmaz, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmaz, kıymetlerinin bilinmesini beklerler... Tabii beklerken kırılır, kendilerini daha da geriye çekerler... Muhtemelen üstleri tarafından da ‘ihtiras eksikliği’ ile suçlanırlar..."

Araştırmanın sonuçları, karayolu boyunca dizilmiş reklam panoları gibi dizilir gider.  O panolarda bu aralar çoklukla üniversitelerin reklamları var..  Ne kadar çok reklam o kadar iyi üniversite mi? Mesela anaokulunda değil de, bir üniversitede “eğlendirerek öğretiyoruz” diye yapılan bir reklam, Ig Nobel Ödülü  getirebilir mi? Bu reklam; retorik, semantik, sentaktik ve semiyotik açılardan nasıl değerlendirilebilir işini uzmanlarına bırakıp, konumuza dönelim!

Yazının başında da dedim ya“mağdurum” edebiyatı replikleri ile oynayan “kifayetsiz muhterislerin” “softadan kalma kulaktan dolma” destekler ile her yerde hızla yükseldikleri görülebilir.. Cahil cesaretini tavan yaptırmayacağını ümit ettiğim pastel renkli o kurallar da şöyle sıralanıyor:

•  Kişi yeteneklerini farkında başladığı anda güzel işler yapmaya başlar. 
•  Kendinizi ve yeteneklerinizi tanırsanız olumsuzluklar ile karşılaşmazsınız. 
•  Bilginiz olan alanlara yönelip, geri planda kalma yerine cesaret gösterip ön planda olmayı tercih
   ederseniz hak ettiğiniz yerde olabilirsiniz. 
•  İyi olduğunuzu ve başarılı olduğunuzu düşündüğünüz iş ortamlarında, kendinizi gösteriniz ve         
   birilerinin sizi keşfetmesini beklemeyiniz.

Yalnız, burada iyi bir örneğe ihtiyaç vardır diye düşünüyorum: midesi ağıranın dahiliyeciye, dişi ağıranın dişçiye, kırığı olanın ortopediste gitmesi bekleneceği gibi, böyle bir durum için; psikologlardan destek alınması gerektiğini önererek, araştırma hakkında yazmayı noktalayalım ancak, bir bilgiyi daha paylaşalım: Cornell Üniversitesinin  hayatta olan 245 binden fazla mezunu arasında; 31 Marshall ödüllü, 28 Rhode ödüllü ve 41 Nobel ödüllü bilim insanı bulunmaktaymış!

Buradan bakıldığında, kuzeydeki üniversite reklamları, gri bir sonuçtur!

Eğitim alın, sanata yakın kalın…

No comments:

Post a Comment