Uğurcan Akyüz
Kıbrıs Postası, YAKINDAN SANAT köşe yazısı no:10
21 Ocak 2014, Salı, Lefkoşa
Koza sözcüğü; pek çok yumuşak, hafif, esnek ve hatta zarif çağrışımlarla dolu bir doğurgan formu tarifler. O formdan çıkacak varlık beklentisi genellikle kelebektir. Peki; “kelebek nedir, nasıl bir şeydir, insanlar ona nasıl bakar, insanlarda o nasıl duygular uyandırır” soruları bana hep olumlu cevaplar ile dönerken şimdi kozadan “güve” çıktı…
Öyle ise; “güve nedir” bir araştıralım bakalım: “Güve, yapısal olarak çok ufak bir böcektir. Görünüş olarak kelebeğe çok benzetilir. Ancak; kelebeğin kanatları tüysüzdür ve renkleri çok canlıdır. Güvenin kanatlarında ise çok sayıda tüy vardır, renkleri mat ve soluktur. Güvenin baş kısmında bir çift anteni bulunur. Anteni sayesinde besinin yerini çok rahat bulur ve anteni ile ayrıca kendi türleri arasında “iletişim” sağlar. Radardan daha güçlü bir sistem sayesinde güveler kendilerini dış etkenlerden korurlar. Güveler büyüklü küçüklü olurlar ve çeşitli kaynaklardan beslenirler. Ve ama mutlaka insanlara farklı şekillerde zarar verirler.”
Harika bir açıklama; tam da benim anlatmak istediğim konuyu örnekliyor, daha ne olsun… Yalancı, iftiracı, sokma akılla hareket eden kelebek maskeli bir güve benim örneğim, üstelik kendini “gigsi” sanıyor! Komedinin böylesi ancak akademik dünyada olur…
Akademik dünyayı elbette yerel bazda ele almalı, çok uzağında bulunduğumuz evrensel değerlerin ancak “…mış gibi” içindeyiz… Biz ne kadar akademinin içinde isek, “güve” de o kadar içinde. Hatta güveye koza örmesi için alternatifler de sunulur. Orası olmazsa burası, burası olmazsa şurası. Şura toplantılarıyla çözüm bulunana kadar devam… Sonra da güvesine göre kriterler, cinsine göre ilkeler, antenine göre kurumlar, tüyüne göre akademi. Vah ki ne vah…
Sanatla ne alakası var demeyin, bu güve! Adı üstünde bunun; daha önce de belirtmiştim, çin işi parçalı bulutlu kumaş eserlerin çekiciliği güveye yarar. Yorgan döşekten arta kalmış kumaştan çerçevelenen her şey onunla ilgili olduğunda “sanat” bile olabilir! Başkası ürettiğinde yorum: “fark etmez”. Renk, biçim, doku, kafiye; gerisi gigsi safiye…
Elbette güve kendi başına bir hiçtir. Anteni çalışmazsa tükenir! Anten günümüzde iletişim için kullandığımız pek çok araçta gizli bir şekilde mevcut, güvede ise görünüyor! Onlardan kaynaklı radyasyonun insana zarar verdiği söylenir ama bir türlü araştırma sonuçları yayınlanamaz. Yayınlanmamış olanın akademide hükmü yoktur. Yayını olmayanın da takatı yoktur. Çünkü “normal” akademik ilerlemede, kriterler öyle buyurur.
Ancak muhtarlar için böyle bir sorun yoktur. Kozadan kelebek yerine güve çıksa ne olur?
No comments:
Post a Comment